ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Küçük İskender 'den Kenan Evren'e mektup.

Aşağa gitmek

Küçük İskender 'den Kenan Evren'e mektup. Empty Küçük İskender 'den Kenan Evren'e mektup.

Mesaj  Admin Paz Ağus. 10, 2008 1:41 am

küçük İskender'Sol Açık'tan Mektup

Sayın Kenan Bey,
Bu mektubu size serin bir mart sabahı, ******'e dil uzatan bir YouToube
videosunu seyredip sinirle kahvemi yudumlarken yazmaya karar verdim;
satırlarımı pek de düşünerek sıralamayacağım; zaten düşünmek gibi ahlaksız
bir eylemin girdabına kapılmış bir neslin yok edilememiş ender zatlarından
biriyim; en azından özürlü bırakacağınızı umduğunuz bir devrin çocuğuyum;
pek öyle lale devri de değil o; bal gibi kötek devri.
Zat-ı âliniz, darbeyi yaptığında henüz 17 yaşındaydım; cebir hesabım
kuvvetlidir; şu an cebren ve hileyle 44 civarında seyrediyorum; mamafih
sizin kadar dirayetli ve müstakil bir soğukkanlılık sergileyemediğ imin de
farkındayım.
Bizim aile de sayenizde çöktü; komünist babam arkadaşlarının gördüğü
işkencelere, yaşadığı coğrafyanın güzel insanlarının genç / orta yaşlı
demeden itinayla seçilerek imhasına tanık ola ola önce kendini, sonra
yuvasını mahvetti; akademik eğitim görmüş bir ressam olmasına rağmen
Tünel'de yarısı yanmış, pislik içinde bir binanın karanlık odalarında
canını teslim etti. Ben sayenizde Kabataş Erkek Lisesi'ndeki eğitimimi
okulun koridorlarında dolaşan askerlerin eşliğinde, arada sırada canı
sıkılanların bizleri copla sıra dayağına çektiği bir ilim yuvasında
tamamladım; siz işkencelerdekilerle vakit geçirirken bendeniz girdiğim tıp
fakültesindeki kadavraların başından mide bulanarak kaçtım; kendimi hep bir
işkenceci gibi gördüm orada. Sanki öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi içini
açarak hâlâ konuşturmaya çalıştığımız bir yurtseveri kesmek, daha da
kesmek, mümkünse hücrelerine kadar inerek kesmek eğilimini bünyeme
yediremedim. Son kadavram bir çiftçiydi. Onun, tahtaya çivilerle çakılmış o
büyük ellerini, hayatı kavramaya, toprağı kucaklamaya hazır ellerini
unutamadım; bir ölünün kutsal ellerini öpmek ne demektir, bilir misiniz?!
Ne faşizme yenilen babamın ellerini ne sizin ellerinizi öperim; o büyük
köylünün elleri sizlerinkinden daha sıcak, daha şefkatli, daha öpülesiydi.
Ben o adamın elleri sayesinde hayattayım bugün.
Asmayıp da beslediğiniz biri...
Dedim ya, babam ressamdı, siz de resmi seversiniz; babam hayatı boyunca bir
nü yapmadı, yapamadı Kenan Bey; masum bir içgüdüyle sanki çıplaklığı
fakirliğe bağladı; fakir olan çıplaktı ve bunu resmetmek adeta alaydı onun
gözünde; size nü konusunda ne ilham verdi kestiremiyorum ama, cinsel
organlarına tazyikli su fışkırtılan kızların ya da hayalarına elektrik
Verilen devrimci delikanlıların çağrışım yapma olasılığı yüksek; kim bilir
bizzat tetkik ettiğiniz bir seansta 'bir gün bu vahşeti tuvallere estetik
kaygı güderek nakşetmeliyim' diye düşünenler arasına da karışmış
olabilirsiniz. Malum, her yer, her şey karışıktı o vakitler; akıllar da
dahil buna. İnsanın tamama gücü yetmiyor işte; asmayıp da beslediğiniz
kişilerden biri olarak bunu ifade etmeyi ortamın müsaitliğine bağlıyorum.
Vaktiniz varsa ve gözlerinizin sağlığı yerindeyse Dostoyevski' nin 'Suç ve
Ceza'sını okumanızı önereceğim naçizane. O pek nutuk havasında değildir
ancak, gizliden gizliye barındırdığı tiratlarla iç hesaplaşmanın hastalıklı
yapısını teşhir eder; ah elbette fazla toplumsal sayılmaz belki, kim bilir
fazlasıyla bireycidir de, ancak topluma bir noktadan başlamak da lazım.
Birey, bunun için iyi seçilmiş bir giriş kapısı. Başka hayatlara saygı
duymanın solculukla doğrudan ilgisi olmadığına kanaat getirebilirsiniz;
başka hayatlara saygı duymak, bu aralar önemini fark ettiğinizi sandığım
özgürlük denen, sizce kızıl bir hevesin tezahürüdür aslında. Yani sizin de
anlayacağınız şekilde söylersem bir tarafta kızıl kuvvetleri temsilen
Özgürlük vardır, bir tarafta karanlık kuvvetleri temsilen Derin Devlet
Politikası. Bir nevi Warcraft; varsa torun torba, bu bilgisayar oyununun
brifingini verebilirler size. Güzel oyundur: İnsan ırkıyla yaratıkların
mücadelesi. Ama baştan seçmeniz lazım hangi tarafta olduğunuzu. İnanır
mısın, bir kaptırıyorsunuz kendinizi; ne şiir kalıyor, ne özlem, ne
mücadele, ne memleketi kurtarma arzusu, pata da küte de, kılıç al, kalkan
al, geçiyor ömür. İkinci el savaş oyunları, her zaman ucuzdur, herkese
tavsiye ederim.
Neyse, konu dağıldı, ee, kolay değil, şizofreniyi bir siper, bir sığınak
kabul etmiş, hayatta kalmayı başarabilmiş bir neslin çocuğu olmak, bu
acılarla barışık yaşabilmek; bazen benim de dengem kaybolabiliyor. Mazur
görmeli.
Ortalara bir yerlere Dallas
Benim babamın bavulu olmadı hiç; çünkü her an yolculuğa çıkabilecek kadar
tedirgin değildi; tam tersi, yerleşik bir adamdı o. Davasına,
düşüncelerine, sevinçlerine, üzüntülerine körü körüne bağlıydı; evcildi
kısaca. Eline tutuşturulmuş bir pusulayla yaşamadı. İnsanların işaret
ettiği yerlere gitmedi. Doğduğu ülkede doğduğu kadar temiz öldü. Herkes
onun kadar şanslı değil.
Duydum ki, babamın doğduğu ve temiz öldüğü bu ülkeyi şimdi de eyaletlere
ayırma, ortalara bir yerlere Dallas yerleştirmeye niyetli taslaklar
hazırlanıyormuş ; bir oyun daha vardır; Gizli Hedef. Oyunculara başta
görevler dağıtılır ve herkes bir dünya haritası üzerinde ordularıyla bu
gizli görevlerini sonuçlandırmaya çalışır. O da zevklidir.
Madem oyun oynayacaktık Kenan Bey, madem her şey bu kadar pamuk helvası
kıvamındaydı, madem oyunlar masumdu, o çiftçinin ellerine neden çiviler
çakıldı, o zamanki yaşıtlarımın boyunlarına ilmik neden geçirildi; neden
babalar ölüme, gençler işkenceye gönderildi, neden bir dönemin taze
beyinleri coplar eşliğinde eğitildi; zarlar mı hileliydi, krupiyer mi
ahlaksızdı, nü'ye malzeme model mi yoktu?!
Sizi bu yaşta daha fazla yormamak lazım; kusura bakmayın, başta da dedim,
şu videoya sinirliyim aslında. Mektubuma son verirken, şu öpme / koklama
bahsine gelmişken, eylemsiz kalmayı tercih ediyorum. Kısmi 'fikir
arkadaşı'nız sayılabilecek Yıldırım Gürses'in dediği gibi 'biliyorum, bu
son mektup ayıracak bizi' lakin, çıkarayak, bu coğrafyada düşünce
özgürlüğünün sizin de canınızı yakmasına ben ve kahvehanedeki arkadaşlarım
pek güldük. Artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi
okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü
resimlerin önünde 17 yaşlarımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz.
Shakira nasıl, biz hastasıyız.
Hürmetler.


Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz