ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EMRE KONGAR KÖŞESİNİ KİME AYIRDI?

2 posters

Aşağa gitmek

EMRE KONGAR KÖŞESİNİ KİME AYIRDI? Empty EMRE KONGAR KÖŞESİNİ KİME AYIRDI?

Mesaj  NICLENO Cuma Ağus. 29, 2008 1:47 am




Akşam Gazetesi yazarı Oray Eğin 27Ağustus tarihli köşesinde ‘Cumhuriyet’e sahip çıkın’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.



Bugün, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Emre Kongar, Oray Eğin’in yazısını olduğu gibi (italik değil) köşesine koydu.



Kongar, yazının sonunda okurlarına bir not eklemiş;



‘Değerli okurlarım, yukarıdaki yazıyı ben yazmadım. Ama arkadaşlardan rica ettim, bilhassa italik dizmediler. Çünkü Oray Eğin’in dün, Akşam’da yayımlanan bu yazısı, benim yazabileceğim bir yazıdan daha cesur ve daha güzel olmuş.’



İşte Emre Kongar’ın köşesine taşıdığı Oray Eğin’in ‘Cumhuriyet’e sahip çıkın’ başlıklı yazısı:



‘Adamın biri takmış, her Cumhuriyet’ten bahsetmesi gerektiğinde önüne “Ergenekon zanlısı” ibaresini ekliyor. Aklı sıra, Türkiye’nin en köklü gazetesini küçümseyecek ve kendisi gibi iktidar keneleriyle beraber sürdürdüğü psikolojik harp dahilinde yıpratacak. Bugün kendilerine hak etmedikleri halde “liberal” ya da “demokrat” yaftasını yapıştıranların hepsi istiyorlar ki Cumhuriyet gazetesi yok olsun. Tahammül edemiyorlar, yaşamasını kabullenemiyorlar. O yüzden de her fırsatını bulduklarında Cumhuriyet’e saldırıyorlar.

Cumhuriyet’imize...

Peki seyirci mi kalacağız bu linç girişimlerine karşı? Bir köşede marjinalleşmesine, neo-Ergenekoncular’ın hedefi olmasına sessiz mi kalacağız?

Hepinizi Cumhuriyet’e sahip çıkmaya davet ediyorum.

İdeolojik olarak yakınlığımdan değil, sadece Türk gazete okurunun Cumhuriyet’e ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Hadi Hasan Cemal, hadi Hıncal Abi, Cengiz Çandar, Okay Gönensin, Sedat Ergin, Yalçın Doğan, Mehmet Tezkan gibi Cumhuriyet okulundan mezun olmuş gazeteciler: Tehlikenin farkında mısınız? Eski kavgaları, kırgınlıkları bırakın ve önce siz sahip çıkın Cumhuriyet’e.

Her şeyden önce, Cumhuriyet tam da anladığımız şekliyle “gazete” gibi “gazete” olarak çıkıyor. Aldığı tavırlar, birinci sayfası kendi duruşlarının yansıması. Ama iç sayfalarında bir gazeteden aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Haberleri doyurucu, ayrıntılı. Dünyayla ilgili gelişmeleri Cumhuriyet’in dış haberler sayfalarından takip etmek mümkün. Keza kültür sanat bölümünde popüler basının dışladığı alanları da.

Üstelik bütün bu sayfalar büyük bir titizlikle hazırlanıyor. Haber ve köşe yazılarındaki Türkçe hiçbirimizin yetişemeyeceği kadar düzgün. Yıllar önce Bülent Erkmen’in tasarımının üzerinden çok şeyler geçmişse de temeldeki bazı grafik kurallarına hâlâ sadıklar. Sayfalar pazar yeri gibi değil, Batılı gazeteler gibi disiplin içinde. Gazetenin bir bütünlüğü var.

Köşe yazarlarına gelelim... İlhan Selçuk’tan bahsetmiyorum bile... Ama ben Orhan Bursalı’nın, Ali Sirmen’in, Hikmet Çetinkaya’nın yazılarından çok şey öğreniyorum. Ergin Yıldızoğlu kadar dünyayı iyi takip eden, detaylı analiz yapabilen bir kişi daha yok Türk basınında. İlerleyen yaşına rağmen Ankara’yı Cüneyt Arcayürek’ten daha iyi bilen bir gazeteci var mı? Ne kadar değerli isimler var içinde: Şükran Soner, Orhan Birgit...

Açıkçası ben elimden düşüremiyorum Cumhuriyet’i.

Hele bir de Cumhuriyet’e saldıranların gazetelerine bakınca daha da kıymeti artıyor. Mesela Taraf’ı alıyorum elime, içi bomboş. Sayfalarını karıştırıp bir köşeye atıyorum. Radikal hiçbir şey vermiyor bana.

Cumhuriyet ise yılların birikimiyle gazetecilik yapıyor. Ayrıntılara verdiği önem, haber dili yılların Cumhuriyet’i olduğunu hemen belli ediyor. Zeki, entelektüel ve birikimli. Bir o kadar da omurgalı ve sağlam.

Zaten bu yüzden de hedefte. Basının bütün kalelerini teker teker düşürmek isteyen bir zihniyetin örgütlediği çok tehlikeli bir psikolojik harp dönüyor Türkiye’de. Bu emrin askerleri memleketin bütün kalelerine saldırarak kendilerine yer açıyorlar. Basında bunun ilk hedefi Cumhuriyet’tir. Ayakta kalmasını, yaşamasını hazmedemiyorlar. Çünkü Cumhuriyet başta olmak üzere pek az gazete onların bu kirli oyununa ve kurmaya çalıştıkları düzene, ilan etmek istedikleri yeni Cumhuriyet’e karşı çıkıyor, dimdik duruyor.

Oysa belaltı atışların da, bu psikolojik savaşın da Cumhuriyet’i yıpratabilecek kadar kuvvetli olacağını düşünmüyorum. Sadece “aydınlık insanların” ayaklanması, uyanması ve Türkiye’nin en köklü gazetesine sahip çıkması gerekiyor.

Yarın kaybettiğimiz bir gazeteden çok daha fazlası olacaktır.’
NICLENO
NICLENO

Mesaj Sayısı : 179
Kayıt tarihi : 07/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

EMRE KONGAR KÖŞESİNİ KİME AYIRDI? Empty Bitaraf Olan Bertaraf Olur!

Mesaj  Admin Perş. Ağus. 19, 2010 8:57 am

EMRE KONGAR


Sevgili okurlarım, aslında belki de bu yazıyı bugün yazmamalıyım:

Çok kızdığım, çok korktuğum, çok sevindiğim zamanlar yazı yazmak istemem.

Çünkü güçlü duygular insanı yazı yazarken yanlışa sürükler...

Sonradan üzüleceğiniz, "Yahu biraz aşırı kaçmışım" diyeceğiniz ifadeler kaleminizden (bilgisayarınızdan) dökülüverir...

Çok sevindiğiniz bir olayın sonuçlarının hiç de öyle memnuniyet verici olmadığını görür ve üzülürsünüz...

Çok kızdığınız bir insana "Acaba haksızlık mı ediyorum" duygusu yakanızı bırakmaz...

En azından benim, köşe yazarı olarak "etkili, çarpıcı yazı yazmak" ile, bilim insanı olarak "soğukkanlı, ağırbaşlı değerlendirme yapmak" kaygılarım arasındaki denge bozulmuş gibi gelir bana böyle zamanlarda.

Şu anda böyle büyük bir korku içindeyim...

Dilerim bu korku seli, kalemimden, amacımı aşan ifadelerin dökülmesine, aşırı ifadelere yol açmaz!

İnanın bugünkü yazımı kendimi denetlemek için büyük bir güç sarf ederek, sözcüklerimi özenle seçerek yazmaya çalışıyorum.

Ben zaten çok zor yazı yazarım.

Yazımı gazeteye yollamadan önce, araya zaman koyarak, en az on-on beş kez daha okurum.

Yine de çoğu zaman ertesi gün yazımı gazetede okurken pek çok eksik ve fazla, hatta kimi zaman hata bile bulurum.

Şimdi bu yazdıklarımı da tekrar tekrar, sakinleşmeye çalışarak ve aşırı ifadeleri törpüleyerek defalarca okudum, okuyorum.

Dilerim kimseye karşı bir yanlış değerlendirme içinde değilimdir!

***

Sevgili okurlarım, bilmiyorum, aranızda teröre kurban veren ailelerden gelenler var mı?

Bilmiyorum, kaçınız Türkiye'deki sağ-sol terörünün aldığı gencecik canlara tanıklık ettiniz, onların acısını yüreğinizde hissettiniz?

Benim akademik hayatım, bir anlamda, Türkiye'deki şiddet ve terörün tanıklığıdır.

1966'da Amerika'dan döndüm, 1968'de gençlik olayları başladı.

Bu olaylar bahane edilerek yapılan 1971 12 Mart Askeri Darbesi'ne tanıklık ettim, rüzgârından savruldum.

1975-1980 arasındaki cinayet çılgınlığını, patlayan bombalar arasında, tekmeyle kapısı açılıp basılan sınıflarda, en parlak öğrencilerimin ölüm haberlerini alarak yaşadım.

Cavit Orhan Tütengil gibi meslektaşlarım, Bedrettin Cömert gibi en yakın arkadaşlarım öldürüldü.

Ben ve ailem yıllarca yakın koruma eşliğinde cehennem azabı yaşadık.

O dönemin travmalarını belki de hâlâ atlatamadım.

İnanın şu anda bile yine o günleri anımsarken ellerim titriyor, gözlerim yaşarıyor.

1980 12 Eylül Askeri Darbesi'ni yaşadım.

Üniversiteden istifa etmek zorunda bırakıldım.

Derken 1990'lar geldi...

Muammer Aksoy'lar, Uğur Mumcu'lar, Ahmet Taner Kışlalı'lar katledildi...

Ben bütün bu süreçler sırasında demokrasiden yana, şiddete karşı tavır koydum:

Şiddete karışan öğrencilerimi şahsen, şiddet stratejilerini savunan örgütleri elimden geldiğince kamuoyu aracılığı ile uyardım...

Şiddet yöntemlerinin Türkiye'yi ancak faşizme, otoriterliğe, felakete götüreceğini söyledim.

Biliyor musunuz bana o zamanlar ne yanıt verirlerdi şiddet yanlıları:

"Bitaraf olan bertaraf olur" derlerdi.

Beni pasifistlikle suçlarlardı.

Biliyor musunuz, soldan ve sağdan militan taraftar toplamak için vatansever gençleri devşirenler hangi sloganı kullanırlardı:

"Bitaraf olan bertaraf olur" derler ve onları belki de hayatlarını yitirecekleri ve buna karşın Türkiye'yi de karanlıklardan başka hiçbir yere götürmeyecek olan şiddet eylemlerine katılmaya davet ederlerdi.

***

Şimdi aynı sloganı Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, sermaye sahiplerini temsil eden TÜSİAD gibi, "Evet deyin" diye AKP'den yana tavır ilan etmeyen, sessiz kalan sivil toplum kuruluşlarına gözdağı vermek için kullanmış:

"Bitaraf olan bertaraf olur" demiş.

Bu sloganı kullanan Başbakan'ın tutumu beni sadece demokrasi adına, bir toplumbilim öğrencisi olarak değil, aynı zamanda bir birey, bir vatandaş, bir aile babası olarak da gerçekten çok ama çok korkuttu.

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz