TAVAN ARASINDA UÇUŞAN SÖZCÜKLER
1 sayfadaki 1 sayfası
TAVAN ARASINDA UÇUŞAN SÖZCÜKLER
Özcan Yüksek / Atlas Kasım 2007, sayı 176
Naci Kaptan
Sonsuzluk zamanı yolculuğuna çıkar dinleyenler.
Sonsuzluğun sonu için korkanlar vardır, onlar uykuya dalar.
Sanki çok tanrılı zamanlarda bir gün,
Tanrılar ve Tanrıçalar toplandılar,
bu masalları birbirlerine anlattılar ve hatta kaleme aldılar.
Bir gün daha geçer. Düşmanın ömrü gibi. Bir gün daha ve akşam olur.
Saat, masallara aittir artık. Nakkal, sözü dizer;
sonsuzluk zamanı yolculuğuna çıkar dinleyenler. Sonsuzluğun sonu için korkanlar vardır, onlar uykuya dalar. Sultanlar, krallar (hatta, derler ki Korkunç İvan bile) nakkalı dinleyerek uyur. Masalın geri kalanı rüyada devam eder.
Koca bir padişah, Bağdat pazarında hamal olur. Önünde, ferah çarşafına bürünmüş bir hanım durur. Uzun kirpikli siyah gözleri ve harika gözkapakları görünmektedir yalnızca, bir de incecik, çıplak ayakları. Sesinin olanca tatlılığıyla 'Ey hamal, küfeni al ve beni izle' der. Sonrasında hamal öyle şeyler yaşar, öyle şeyler görür ve gördüğü halde yine de meraktan ölür, ama tek bir soru soramaz, kimseye de anlatamaz. Çünkü, 'Seni ilgilendirmeyen konularda konuşma!; denmiştir ona. Öyleyse kim anlatacaktır?
Sırların tülleri sizin için yırtılsın ki, Kahire'de, Hicretten iki yüzyıl sonra yazılmış papirüsler, tarihin en eski yazılı Arapça metinleridir. Bu sayfaların birinde şu başlık okunur: Binbir Gece Hikâyeleri Kitabı. Yine aynı papirüslerdeki hikâyelerden birinde Dünyazad ve Şehrazad isimleri geçer. Vezirin kızları. Son iki bakire.
Bir asır sonra Bağdat'ta yazılan başka iki kitapta daha geçer bu hikâyeler. Bu kitaplardan biri, o kadar kalındır ki, yaz aylarında, rüzgârdan kapanmasın diye yatak odamın penceresinin pervazına koyarım; adı El-Fihrist'tir, yazarı ise Nedim. Farsçadan çevrilmiş, Bin Efsane adlı bir kitaptan söz eder Nedim, ama okurlarını, kitabın içeriğinin 'kabalığı' konusunda uyarır. Bu tarihten sonra kitap tam yedi asır, hatta sekiz asır unutulur. Bir daha 1704'te Fransa'da ortaya çıkar. Tahmin ettiğiniz gibi, Binbir Gece Masalları'dır bu kitap.
Antoine Galland, kitabı İstanbul'da birinden satın almıştır, o sırada Fransız büyükelçisinin yardımcılarından biridir. Kitabın neden, neredeyse bin yıl ortaya çıkmadığını kimse cevaplayamaz. Bu ilhamlar kitabının nerede yazıldığı, nasıl bu kadar şaheser olabildiğine de kimse akıl sır erdiremez.
Sanki çoktanrılı zamanlarda bir gün, Tanrılar ve Tanrıçalar toplandılar, bu masalları birbirlerine anlattılar ve hatta kaleme aldılar. Veyahut da önce Hint Tanrıları yazıp Pers Tanrılarına yolladı, onlar Araplara, onlar da Anadolu'yu mesken tutanlara gönderdi, ilaveler yapılsın diye. Evet ama Bağdat'taki hamalın gözleri neler gördü? Yazık ki, bunu anlatmak için gecenin sayfası tükendi; adına güneş denilen sultan, tahtından başını uzattı.
Özcan Yüksek / Atlas Kasım 2007, sayı 176
Naci Kaptan
Naci Kaptan
Sonsuzluk zamanı yolculuğuna çıkar dinleyenler.
Sonsuzluğun sonu için korkanlar vardır, onlar uykuya dalar.
Sanki çok tanrılı zamanlarda bir gün,
Tanrılar ve Tanrıçalar toplandılar,
bu masalları birbirlerine anlattılar ve hatta kaleme aldılar.
Bir gün daha geçer. Düşmanın ömrü gibi. Bir gün daha ve akşam olur.
Saat, masallara aittir artık. Nakkal, sözü dizer;
sonsuzluk zamanı yolculuğuna çıkar dinleyenler. Sonsuzluğun sonu için korkanlar vardır, onlar uykuya dalar. Sultanlar, krallar (hatta, derler ki Korkunç İvan bile) nakkalı dinleyerek uyur. Masalın geri kalanı rüyada devam eder.
Koca bir padişah, Bağdat pazarında hamal olur. Önünde, ferah çarşafına bürünmüş bir hanım durur. Uzun kirpikli siyah gözleri ve harika gözkapakları görünmektedir yalnızca, bir de incecik, çıplak ayakları. Sesinin olanca tatlılığıyla 'Ey hamal, küfeni al ve beni izle' der. Sonrasında hamal öyle şeyler yaşar, öyle şeyler görür ve gördüğü halde yine de meraktan ölür, ama tek bir soru soramaz, kimseye de anlatamaz. Çünkü, 'Seni ilgilendirmeyen konularda konuşma!; denmiştir ona. Öyleyse kim anlatacaktır?
Sırların tülleri sizin için yırtılsın ki, Kahire'de, Hicretten iki yüzyıl sonra yazılmış papirüsler, tarihin en eski yazılı Arapça metinleridir. Bu sayfaların birinde şu başlık okunur: Binbir Gece Hikâyeleri Kitabı. Yine aynı papirüslerdeki hikâyelerden birinde Dünyazad ve Şehrazad isimleri geçer. Vezirin kızları. Son iki bakire.
Bir asır sonra Bağdat'ta yazılan başka iki kitapta daha geçer bu hikâyeler. Bu kitaplardan biri, o kadar kalındır ki, yaz aylarında, rüzgârdan kapanmasın diye yatak odamın penceresinin pervazına koyarım; adı El-Fihrist'tir, yazarı ise Nedim. Farsçadan çevrilmiş, Bin Efsane adlı bir kitaptan söz eder Nedim, ama okurlarını, kitabın içeriğinin 'kabalığı' konusunda uyarır. Bu tarihten sonra kitap tam yedi asır, hatta sekiz asır unutulur. Bir daha 1704'te Fransa'da ortaya çıkar. Tahmin ettiğiniz gibi, Binbir Gece Masalları'dır bu kitap.
Antoine Galland, kitabı İstanbul'da birinden satın almıştır, o sırada Fransız büyükelçisinin yardımcılarından biridir. Kitabın neden, neredeyse bin yıl ortaya çıkmadığını kimse cevaplayamaz. Bu ilhamlar kitabının nerede yazıldığı, nasıl bu kadar şaheser olabildiğine de kimse akıl sır erdiremez.
Sanki çoktanrılı zamanlarda bir gün, Tanrılar ve Tanrıçalar toplandılar, bu masalları birbirlerine anlattılar ve hatta kaleme aldılar. Veyahut da önce Hint Tanrıları yazıp Pers Tanrılarına yolladı, onlar Araplara, onlar da Anadolu'yu mesken tutanlara gönderdi, ilaveler yapılsın diye. Evet ama Bağdat'taki hamalın gözleri neler gördü? Yazık ki, bunu anlatmak için gecenin sayfası tükendi; adına güneş denilen sultan, tahtından başını uzattı.
Özcan Yüksek / Atlas Kasım 2007, sayı 176
Naci Kaptan
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz