ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İnsanlık Tarihinde Ayak ve Ayakkabı

Aşağa gitmek

İnsanlık Tarihinde Ayak ve Ayakkabı  Empty İnsanlık Tarihinde Ayak ve Ayakkabı

Mesaj  Admin Cuma Ağus. 06, 2010 11:38 am

ALINTI
Sembolizm, ayağı; insanın tüm ağırlığını üzerinde taşıyan ve onun yerle başlıca temasını sağlayan bir organ olarak tanımlıyor. Öte yandan ayağın evrensel olarak hareket ve muktedir olma anlamında ifade edilmek istenen kavramlar için uygun bir sözcük olduğunu görmekteyiz.
Bir cismin yıkılmasının temelden yani tabandan bir diğer deyişle ayaktan olması gerçeğini hepimiz bilmekteyiz.
Uzmanlar insanoğlunu hayvandan ayıran ve karakterize eden önemli özelliklerden biri olarak iki ayak üzerinde durabilme yeteneğini göstermektedir.
Ayak yere basarak vücudun tüm ağırlığını taşır. İnsan gövdesinde en ağır görev ayaklara düşer. Yetişmiş bir insanın vücudunda 206 kemik bulunur, bunların neredeyse dörtte biri, 62 tanesi ayak ve bacaklarımızdadır. Vücut ağırlığını taşıyan ve hareketi sağlayan bu organın bakımı ayakkabıyla başlar.
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen iç bükey bir kubbenin iki ucuna ve kenarlarına basılır. Ayağın taban kısmının yapısı oldukça karışıktır. Burada birçok kas, kiriş, damar ve sinir yer almaktadır. Vucüdumuzdaki kasların içinde en güçlüsü tabanlarımızda bulunur. İnsanın en hassas bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak hayati önem taşımaktadır.
Bireyselliğin ve kişisel kimliğin dünyaca kabul edilmiş işareti olan parmak izleri, yalnız el parmaklarında değil ayak parmaklarında da okunabilir. İnsanların ayağa eskiden beri ayrı bir önem vermiş olduklarını aşk falı geleneği de kanıtlamaktadır.
Bilindiği üzere her insanın ayak yapısı, parmak ve ayak izleri kesinlikle ona özgüdür asla bir başkasına benzemez. Bu bakımdan kişinin özelliklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Öte yandan uzmanların ileri sürdüklerine göre ayak izi yazının atasıdır.
Ayağa giyilen, diğer bir deyişle onun üzerine geçirilen ayakkabı, sandal veya başka bir araç o ayakkabıyı taşıyan kişiyle onun bastığı dünya toprağı arasında bir kontak noktasını oluşturur.

Uygarlık sürecinde ayak ve ayakkabı..
Ayakkabı eski çağlardan beri her toplumda mülkiyetin, sosyal otoritenin ve kişisel hürriyetin bir sembolü olmuştur. Madem ki her insanın ayakkabısı ayak izi sadece ona aittir ona özgüdür; o halde ayakkabı da dolaylı olarak herkesin kendine malik kendine yeterli olduğunu, düşünce ve eylemlerinden kendisinin sorumlu olacağını ifade etmelidir. Eski romada esirler çıplak ayakla dolaşma zorunlulğunda bırakılmışlardır. Bu insanlar ancak azat edildiklerinde ayakkabı giyebilmekteydi. İsrailde bir tarlayı satın alan kimse oraya ayakkabısını atarsa, bundan sonra o malın , o tarlanın gerçek sahibi olduğunu kanıtlamış sayılmaktaydı..
Mısır sanat eserlerinde hükümdar ve tanrılar daima çıplak ayaklı olarak görülür. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildiği tahmin edilmektedir. Hititler bugün anadoluda çok az da olsa hala kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giyerlerdi.
İsa’dan sonra 1000 yıllarında çin’de minik kadın ayakları güzelliğin ve cinsel çekiciliğin simgesi olarak kabul edilmekteydi. Anadolu ve osmanlı kültür geleneğinde küçük ve yumuşak tenli ayaklar, pembe topuklar kadınlarda her zaman makbul sayılmıştır. Kadın ayağının hem estetik hem de cinsel çekiciliğini arttırmak ve göze batmasını sağlamak açısından bileğe çeşitli bilezik ve zincirlerin takıldığı bilinmektedir. Bu bileklikler anadolu’da halhal diye tabir edilmektedir
Genel olarak doğu uygarlıklarında hem ellere hemde özellikle ayaklara batıya oranla daha fazla önem verilmiştir.
Ortaçağda kızı evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evleneceği adama bir ayakkabı töreniyle devrederdi. Bugün bazı batı ülkelerinde ve ülkemizde bazı bölgelerde, yeni evlenen çiftin arabalarının arkasına ayakkabı bağlama ve gelin ayakkabısının damat evine götürülerek bahşiş alınması adeti, babanın damadına kızının ayakkabılarından birini vererek, artık onun himayesine girdiğini belirtmesi o günlerin alışkanlıklarından kalmadır.
Noel baba söylencesinde yine ayakkabının sembolizmine başvurulur, noel babanın geleceğine inananlar pabuçlarını bacanın altındaki ocağın altına bırakırlar, çünkü noel baba hep bacadan girmektedir. O da bir gezgindir, ihtiyaç sahiplerinin evlerini ziyaret eder. Ancak bu harakete yeltenenler noel babadan sadece hediye değil onun gibi başka ülkelere seyahat edebilmek için gerekli yol harçlığına sahip olmanın da bekleyişi içindedirler.
Yüksek topuklu ayakkabı ilk defa 14.YY lois döneminden başylayarak paris sosyetesinden avrupaya ve doğuya yayılmıştır. Topuklu kadın ayakkabıları cinsler arasındaki farklılaşmanın gereksiz hatta sağlığa zararlı biçimde abartılarak simgeleştirildiği başlıca örneklerden biridir.
İnsanoğlu karakter tahlilleri yapmaya, geleceği okumaya çalışırken yalnızca el falı ile yetinmemiş, ayak biçimiden ve tabanın çeşitli özelliklerinden gizli bağlantılar çıkarmaya çalışmıştır. Eski çin’de kadın ayaklarına gösterilen ilgi bugün batıda da hemen hemen herkesçe bilinmektidir. Kadın ayaklarının küçük kalması istendiğinden küçük yaşlardan başlayarak kızların ayakları sulandırılmış un ve alçıya sarmalanmış olarak demir kalıplar içinde tutulmuştur. Bugün böyle bir alışkanlık garip görülsede o kültür ortamından son derece doğal karşılanmaktaydı.
Ayakkabının sosyal anlamda bir teyit aracı gibi kullanılmasının yanı sıra, yerine göre ona bir başkası üzerinde nüfuz ve otorite sağlama amacıyla da, başvurulduğuna tanık olmaktayız. Bu uygulamalar nikah memurunun karşısında evlenme sözleşmesinin yapıldığı sırada, kadın veya erkeğin birbirlerinin ayaklarına daha önce basmayı denemesi hoş bir gelenek halinde güncelliğini korumaktadır.
Mitolojide ayak, can gücünün, ayakta kalabilmenin bir sembolü olmuştur. Ayakla ilgili tüm deformasyonlar, bir zayıflık ve acizlik anlamına gelmektedir.

Dinler ve ayak
Batı din adamları imanda katılık, sertlik vardır; tıpkı ayağın yere basmasıyla duyulan bir güven ve güç olma duygusuna benzer demektedirler.
İslam toplumuna özgü ve onun en güzel ve anlamlı alışkanlıklarından birinin de daha çok avrupalı dediğimiz modern zihniyeti benimsemişlerin dışındaki ailelerde başta cami olmak üzre evin içine girerken ayakkabılarını çıkartmak olduğuna değineceğiz. Bu davranışın bize göre iki anlamı ve yararı bulunuyor; bunların birincisi hijyen yani temizlik ve dolayıyla sağlıktır. İkincisi ise daha çok sosyo psikolojik bir anlam; eve giren şahıs, ayakkabılarını dışarda bırakmakla, senin malında- mülkünde gözüm yok demek istemektedir.
Camiye gelince, şüphesiz gene sağlık koşulları başta olmak üzre mademki burası allahın evidir, manevi mülkiyeti sadece ona aittir; o halde bu hakka ve mülkiyete saygılı olmak gerekir der gibiyiz…

İlk ayakkabı ne zaman giyildi?
İnsanlar, düzenli olarak ayakkabı giyen tek varlık olma özelliklerini ne zaman kazandılar?
Tarihi güvenilir biçimde belirlenmiş en eski ayakkabılar (kuzey amerika’da bulunan, bitki liflerinden ya da deriden yapılmış sandallar) 9000 yıl öncesine ait. Daha eskiye ait ayakkabılar çürüdüğünden bunların varlıkları heykelciklerden, ayak izlerinden ya da mezara konan öte berinin artıklarından dolaylı olarak çıkarılabiliyor.
Washington üniversitesi’nden (saint louis) fiziksel antropolog erik trinkaus’a göre, ayakkabıların tarihinde daha geriyi görmek için ayaklara bakmak gerekiyor.
Toprakla doğrudan temas halinde olan çıplak bir ayak, sürtünme ve ağırlık dağıtımı için kapalı bir ayağa kıyasla baş parmak dışındaki dört parmağa daha fazla gereksinim duyuyor. Böyle olunca da, sürekli çıplak ayakla gezenlerin bu parmakları, düzenli ayakkabı giyenlere göre daha güçlü ve daha büyük oluyor. Trinkaus, 75.000-40.000 yaşl arasındaki neandertal, orta paleolitik dönemden 100.000 yaşında modern insan ve üst paleolitik dönemden 28.000-20.000 yaşındaki modern insan fosillerinde ayak parmaklarını incelemiş. Neandertal parmaklarının, ayakkabı kullanma tercihleri bilinen birçok modern insan kalıntısına kıyasla çok daha kalın olduğunu görmüş. Parmak kalınlığı, orta paleolitik’le, üst paleolitik dönemin ortası arasında hızlı bir azalış sergilemiş.
Trinkaus’un çıkardığı sonuç, insanların 28.000 yıl öncesinden başlayarak düzenli olarak ayakkabı giydikleri.

Ayakla ilgili özdeyişlerimiz :
Ayağın hareketle ilgili işlevi, türkçenin ayağının tozuyla, ayak atmamak, ayağını yerden kesmek deyimlerinde yer almaktadır.
Ayak altında olmak, ayak üstü, ayak basmak, ayak bağı olmak, ayak sürümek( ağırdan almak), ayak takımı (işsiz güçsüz), ayağı dolaşmak (telaşlanmak), ayak yolu (tuvalet), ön ayak olmak, ayak diremek, tabanları yağlayarak kaçmak, ayağının tozuyla, ayak atmamak, ayakbağı, ayak uydurmak, ayağını yerden kesmek….

Cinsel yaşamda ayak
İnsan bedeninin her yanını dokunma okşama öpme gibi cinsel uyarımlar karşısında duyarlı olduğu bütün deri yüzeyinin gerçekte duyarlı uyarı alanı saymak gerektiği her ne kadar doğru olsa da bazı bölgeler diğerlerine oranla çoğu insanda çarpıcı farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık yanlızca uyarımların derecesinden değil , daha önemlisi uyarımların nitelik yönünden başka başka olmasından da ileri gelir. Örneğin saçların okşanmasıyla duyulan uyarı nitelikçe başka, kulakların ya da ayak bileklerinin okşanmasıyla duyulan daha başkadır. Doğal olarak çoğu insan belli bölgelerin uyarımı karşısında belli cinsel tepkiler göstermeye koşullandırılmıştır. İkinci uyarım bölgeleri arasında eller gibi ayaklarda önemli bir yer tutar. Deri altındaki sinir uçları ayaklarda özellikle ayak parmaklarında ve tabanda son derece duyarlı ve yoğundur. Pek çok insanın gıdıklandığı yerlerin başında ayaklar gelir. Eski çağlardan kalma çeşitli cezalandırma ve işkence usülleri arasında her zaman ayakların duyarlılığından yararlananlar olmuştur. Gelişmiş duyarlılık özelliği dışında ayakların bir diğer karakteristik özelliği de yüz ve eller gibi bedenin diğer yörelerine oranla daha ileri bireysel farklılaşma bir kişileşme taşımalarıdır.
Bir amerikan anketine göre ayak insan vücudunda cinsel çekiciliği olan organlar arasında 5. Sırada yer almakatadır

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz