ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BÜYÜ DÜKKANI

Aşağa gitmek

 BÜYÜ DÜKKANI Empty BÜYÜ DÜKKANI

Mesaj  Admin Ptsi Ekim 04, 2010 12:40 pm

 BÜYÜ DÜKKANI 61083_10

Uzak diyarlardan birinde bir ülkede, yemyeşil tepelerin arasında, kışın
bembeyaz bir kar örtüsü ile, baharda rengarenk kır çiçekleri ile kaplanan
bir vadi vardı.

Ortasından küçük bir ırmağın geçtiği bu vadi 'Büyülü Vadi' olarak anılırdı.
Ona bu adı veren ise, vadideki ilginç bir dükkan ile, bu dükkanda
yaşananlardı.

Ünü ülkenin dört bir yanına yayılmış olan dükkanın adı 'Büyü Dükkanı' idi.

Her yerde olduğu gibi bu dükkanda da almak istediğiniz şeyin bir bedeli
vardı.

Bu bedelin ne olacağı, dükkan sahibiyle yaptığınız pazarlık sonucunda ortaya
çıkardı. Ancak,Büyü Dükkanı'nda maddi bedellerin hiç bir hükmü yoktu.

Bazı müşteriler birşeye sahip olmak için ödenebilecek tek bedelin para
olabileceği düşüncesiyle,cepleri kabarık gelirlerdi. Oysa burada yapılan
pazarlıklar, günlük yaşamdakilerden biraz farklı olur ve pek çok müşteriyi
şaşırtırdı.

Kış mevsiminin bu soğuk gününde epeyce üşümüş,yorgun düşmüş olmalıydı.
Kapının önüne gelinceye kadar,gözlerini hiç ayırmadan izledi onu.
İyice kulak kabarttı. Üç basamakla çıkılan, ahşap zeminli verandadaki ayak
seslerini ve onlara eşlik eden gıcırtıyı duymaktan çok hoşlanırdı.

Beklediği kişinin ayak sesleri ikinci basamakta kesildi. Müşteri çalmadan,
kapıyı açmamayı prensip edinmişti yaşlı adam. Çünkü, hemen herkes o kapının
önünde durup, bir kez daha düşünürdü. Kapıyı çalmaktan vazgeçip dönenler, az
da olsa olmuştu.
O gün de aynı şeyi yaptı. Sonunda kapı çalındı.

'Ününüzü duyunca çok uzaklardan kalkıp geldim buraya... İstediğim şeyi bir
tek sizin dükkanınızda bulabileceğimi söylediler. Karşılığında ne
isterseniz vermeye hazırım.'
'İstediğiniz şeyin ne olduğunu öğrenebilir miyim ?'
'Bakın, ben elli beş yaşındayım. Yani yolun yarısını geçeli çok oldu.
Söylemeye dilim varmıyor ama yolun sonuna yaklaştım galiba. Bu gerçeğe
tahammülüm yok. Ben bügüne kadarki hayatımı geri istiyorum. Mümkün mü ?'

'Elbette mümkün. Biliyorsunuz, dükkanımda her şey mevcut. Ancak tam olarak
ne istediğinizi anlayabilmem için, bana geri istediğiniz hayatınızı biraz
anlatabilir misiniz?'

Dükkan sahibinin sorduğu soru, müşteriyi iç dünyasına döndürmüştü. Gözünün
önünden geçen sahnelerin kendi yaşamına ait olduğunu kabul etmek için
kendini zorluyordu. Bütün göruntüler, bir kargaşa ve telaş içinde
birbirlerine karışarak geçip gittiler ve geride yalnızca ıssız bir hüzün
bıraktılar. Hüznünün yüzüne yansımasına engel olamayan müşteri, yaşlı
satıcının sorusu karşısında ancak şunları söyleyebildi:

'Geçmiş yaşamımda birçok hata yaptım. Bunlar için pişmanlık duyuyorum...
Yanlış kararlar verdim, kayıplara uğradım. Zamanı hovardaca harcadım.
Bir gün bir de baktım ki, hayat yanımdan geçip gidiyor.
Paniğe kapıldım ve bir çare aramaya başladım.
Dostlarımla konuşmayı denedim.
Beni teselli edip derdimi unutturmaya çalısanlar da oldu, yardım etmeye
çalışanlar da.
Ama hiçbiri kar etmedi. Kendimi çok mutsuz hissediyordum.
Derken, bir gün birisi bana sizden ve Büyü Dükkanı'ndan söz etti.

Bunu duyar duymaz sanki içimde bir ışık yandı. Büyük bir umutla hemen
yollara düşüp size geldim. Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Lütfen elli
beş yılımı bana geri verin.'

'Yani, siz pişmanlık duyduğunuz hayatınızı yeniden yaşamak mı istiyorsunuz?'

'Elbette hayır. Söylemek istediğim bu değil. Ben yalnızca kaybettiğim
yıllarımı geri istiyorum. Eğer bir şansım daha olursa aynı hataları
tekrarlamayacağım.'

'Herhalde bunu çok istiyorsunuz.'
'Evet, hem de her şeyimi verecek kadar.'
'Peki, benim size vereceğim elli beş yılın karşılığında siz bana ne
verebilirsiniz?'
'Ne isterseniz?'
'Sanki bunun için herşeyden vazgeçmeye hazır gibisiniz.'
'Hiç kuşkunuz olmasın. Şu anda sahip olduğum herşeyden vazgeçebilirim. Yeter
ki geride bıraktığım yıllarımı bana geri verin.'

Yaşlı adam, ellerini sakallarında dolaştırırken, kendini sallanan koltuğunun
devinimlerine bırakmıştı. Bir süre düşündü. Müşterisinin, sabırsızlıkla,
pazarlığın bitmesini beklediğinden emindi. Büyü dükkanına gelen kişiler,
genellikle bir an önce istediklerini alıp gitmek için acele ederlerdi. Bu
nedenle, yaşlı adam,pazarlığın başındaki düşünce yolculuklarında yalnız
kalırdı. Şu anda da,sessizliğin yalnızca kendi işine yaradığını biliyordu.
Koltuğu ile birlikte öne doğru eğilerek müşterisinin gözlerinin içine baktı
ve ağır ağır konuşmaya başladı:

'Beyefendi, her ne kadar siz elli beş yıl karşılığında bana herşeyinizi
vermeye hazır olsanız da, ben sizden bir tek şey isteyeceğim.'
'Dileyin benden ne dilerseniz.'
'Belleğinizi...'
'Anlamadım?'
'Belleğinizi dedim...Elli beş yılın yaşantısını içinde barındıran
belleğinizi istiyorum.'

'Ah evet anladım. İlginç bir bedel... Kabul ediyorum. Tamam alın belleğimi.'
'Emin misiniz?'
'Neden olmayayım? Elli beş yıl kazanacağım.'
'Belleğinizi, içindeki her şeyle birlikte bu dükkanda bırakıp gideceksiniz.
Elli beş yılın tek bir anını hatırlamayacaksınız. Buraya neden geldiğinizi
bile ...'

'Daha iyi ya! Her şeye yeniden başlayacağım. Zaten geçmişi hatırlamak
istemiyorum ki!'
'O halde, korkarım elli beş yıl sonra buraya tekrar gelirsiniz. Tabii o
zaman benim yerime,bir başkası size yardımcı olur.'

'Hayır hayır... Emin olun ki, şu dakika belleğimi size bırakıp elli beş
yılımı geri alacağım ve dükkanınızı, bir daha dönmemek üzere terk edeceğim.
Ve yine söz veriyorum, şu ana kadar yaptığım hataların hiç birini tekrar
etmeyeceğim.'

'İsterseniz başka sözler vermeyin. Çünkü, az sonra,belleğinizle birlikte
bütün hepsini burada bırakıp gideceksiniz.'

Yaşlı adamın son sözleri, müşterinin duraklamasına neden olmuştu. Bu
sözlerin anlamını kavrayabilmek için birkaç saniye düşünmek zorunda kaldı.

'Nasıl yani? Buradan çıktığımda hiçbir şey hatırlamayacak mıyım? Sizinle
konuştuklarımızı bile, öyle mi?'

..............

'Yani hiçbir şeyi mi ? Buraya neden geldiğimi, sizin kim olduğunuzu ve
hatta...!'
'Ne yazık ki!'

Yaşlı adam, bu anda pazarlığın sonuna geldiklerini hissediyordu.
Karşısında oturan müşterinin yüzünde gördüğü aydınlanma, pazarlık
sahnelerinin en hoşlandığı görüntüsüydü. Son sözleri müşterisinin
söylemesini istediği için bir süre sessiz kaldı ve bekledi.

Bu seferki sessizliğin, müşterisinin işine yaradığından emindi. Onun
aydınlanan yüzünün ortasında parlayan gözbebekleri, yaşlı satıcı için,
sessizliğin içinden çıkacak sesli bir coşkunun habercisi gibiydi. Gerçekten
de, konuşmaya başlayan müşterisi onu yanıltmadı:

'Sanırım ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum. Eğer ellibeş yılın bedeli bu
ise, pes ediyorum. Belleğimden vazgeçemem. Bu neye benziyor biliyor
musunuz?

Bir kadının, çok istediği bir tokayı, saçları karşılığında satın almasına...
Çok ilginç bir insansınız. Bana, Büyü Dükkanı'ndan almak istediğimden çok
farklı bir şeyle çıkacağımı söylemişlerdi de inanmamıştım. Ben, bugüne
kadar ki yaşamımı almak için gelmiştim, ancak bugünden sonraki yaşamımı alıp
gidiyorum. Size teşekkür ederim.'
'Bir şey değil. Güzel bir pazarlıktı. Hoşça kalın.'

Yaşlı adam, müşterisini gözden kaybolana dek gülümseyerek izlerken,aklından
Santayana'nın bir sözü geçiyordu:

Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar...

YAZARI BILINMIYOR

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz