ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

SEÇME FIKRALAR

Aşağa gitmek

SEÇME FIKRALAR Empty SEÇME FIKRALAR

Mesaj  Admin Cuma Ekim 08, 2010 1:33 am



Neden Kaçmış?

Sürücü dikiz aynasında kendisini izleyen polisi görünce kaçabileceğini düşünüp basmış gaza.
Ancak polisi atlatamayacağını anlayınca, pes edip çekmiş kenara.
Polis arabasından inmiş. Bezgin, kızgın ve de küskün bir sesle:
—Bana bak, çok yorgunum, üstelik keyfim de kaçık. Mantıklı bir özür söyle yoksa yaktım çıranı!"
Kısa bir ara ve Sürücü:
—Karım geçen ay bir polisle kaçtı. Aynada sizin aracınızı görünce, kaçtığı polis, onu bana geri getiriyor sandım…".

Otoyoldaki Teyze
ABD'de 22 no'lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu izlerken bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve en az 50 km hızla gidilmesi gereken bu yolda aracın tam 22 km hızla gittiğini farketmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Aracın peşinden gidip aracı durdurmuş. Bir de ne görsün? Aracı kullanan çok yaşlı bir teyzedir. Aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var. Polisi görünce yaşlı sürücü endişeyle:
—Polis bey, çok mu hızlı gidiyordum?
Polis:
—Hanımefendi, hızlı değil, tersine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu tüm otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarı ile 22 km hızla gidiyorsunuz. Yaşlı teyze:
—Ama otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve ben de bu kurala uymak istedim!
Polis:
—Teyzeciğim; o 22 otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz.
Yaşlı teyze:
—Tamam, bundan sonra hızlanacağım.
Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış ve sürücüye sormaya karar vermiş:
—Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturanların nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi!
Yaşlı teyze:
—Valla ben de anlamadım, 250 no'lu karayolundan çıktıktan beri böyleler.

Boşanma
Biri 95 yaşında biri 92 yaşında karıkoca, boşanmak için hakimin karşısına çıkmış. Hakim üzülmüş,
—Yapmayın ya demiş yetmiş yıllık evlisiniz niye boşanacaksınız?
—Yok demiş adam biz çoktan boşanmaya karar verdikte, çocuklar etkilenmesin diye, ölmelerini bekledik.

Aşk
Erkek fare ile dişi fare mahzende şarap fıçısını devirir sağlam bi kafa çekerler. Erkek fare merdivenlerden çıkarken dişi fare seslenir.
—Aşkım nereye gidiyorsun kafayı bulduk gel senle bi alem edelim aşkımızı tazeleyelim` der. Erkek farenin cevabı:
—Sokayım senin aşkına ben kediye gidiyorum.

Cuma günü
Adam ölmüş, oğlu hocanın yanına giderek,
—Babam Cuma günü öldü Cennete gider değil mi hoca efendi?' demiş.
Hoca biraz düşünüp,
—Senin baban hatırladığım kadarıyla içki içiyordu değil mi?' diye sormuş.
—Evet, ama Cuma günü öldü cennete gider değil mi?
—Zina da yapıyordu sanırım?
—Evet, ama Cuma günü öldü hocam!
—Kul hakkı yiyip insanlara kötü davranıyordu değil mi?
—Evet, ama hocam Cuma günü öldü...
Hoca artık sinirlenip cevabı yapıştırır.
—Cuma günü dokunmazlar ama Cumartesi günü anasını s…

Temel’in keçisi
Temel'in bir keçisi var, ama köyde çiftleştireceği teke yok, ama Komşu köydeki İdris Ağanın bir tekesi var, keçiyi el arabasına keçiyi koyuyor, doğru karşı köye. İdris'e soruyor;
—İdris dayucum, ha pen pu keçinin hamile kalup kalmayacağunu nasul anlayacağum da?
—Sabah kalkup bakaysun, çömelip oturuysa bil ki hamiledur, zıpzıp zıplıysa değuldur, tekrar getireysun.
Bizimki sabah doğruca ahıra koşuyor, bakıyor ki keçi zıpzıp zıplıyor, tekrar el arabasına atıyor doğruca karşı köye. Bu böyle üç gün daha devam ediyor. Dördüncü günün sabahında Temel Fadime'ye:
—Fadime, ha pizim keçiye pi bak da cel, oturmuş mudir yoksa zıpzıp zıplar midur?
Fadime on beş dakika sonra gelir:
—Valla bey, ne oturmuştur ne de zıpzıp zıplayi, el arabasına binmiş, seni bekliy, der

Yarışma
Bir gün Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo yürüyüşe çıkmışlar...
Yürürlerken önlerine bir tabela çıkmış." Dünyanın En Güzel Kadını yarışması... " Yazıyormuş üstünde.
—Bu yarışmaya katılıyorum, demiş Pamuk Prenses... Yarım saat sonra arkadaşlarının yanına dönen Pamuk Prenses"e sormuş Süpermen ve Pinokyo.
—Eeee, nasıl gitti?
—Birinci oldum, demiş Pamuk Prenses. Yürüyüşlerine devam ederken bir tabela daha,."Dünyanın En Güçlü Adamı yarışması...” Yazıyormuş üstünde.
—Bu yarışmaya katılıyorum, demiş Süpermen. Yarım saat sonra arkadaşlarının yanına dönen Süpermen"e sormuş Pinokyo ve Pamuk Prenses.
—Eeee, nasıl gitti?
—Şüpheniz mi vardı? Demiş Süpermen. Yürüyüşlerine devam ederken önlerine bir tabela daha çıkmış. "Dünyanın En Yalancı İnsanı yarışması...” Yazıyormuş üstünde...
—Bu yarışmaya katılıyorum, demiş Pinokyo. Yarım saat sonra arkadaşlarının yanına gözyaşları içinde dönen Pinokyo’ya sormuş Süpermen ve Pamuk Prenses.
—Ne oldu? Pinokyo;
—KİM ULAN BU TAYYİP DENEN ADAM...

Brejnev Küba'da.
Brejnev, Küba'ya gelecekmiş. Kübalılar toplanmış, bir hoşluk yapacaklarmış. Ülkenin en iyi ressamına başvurmuşlar. Bir tablo yap, adı 'Brejnev Küba'da' olsun diye. Ressam:
—Hadi oradan, demiş. Ben adamı görmedim bile. Adam hayatında
Küba'ya gelmedi. Simdi ben nasıl 'Brejnev Küba'da' diye atmasyondan resim yaparım?'
Tesadüf bu ya, bizim Temel, puro almaya Havana'ya gelmiş o sırada ve sıkıntıyı duymuş.' Ben size istediğiniz tabloyu yaparım, AMA bana bir sandık puro verirseniz' demiş. Adamlar çaresiz, vermişler. Temel bir hafta sonra, Kübalıları çağırmış,
—İşte tablonuz.' demiş ve Tuvalin üzerini örten bezi hızla aşağı çekivermiş. Kübalılar da donuvermişler. Tabloda, yatakta iki kişi, al takke ver külah...
—Bu ne' diye gürlemiş, Küba Turizm Bakanı.'Bu ne? Bu kadın Kim?
—Brejnev'in karısı.' demiş, Temel.
—Peki, bu üstündeki Adam Kim?'
—Brejnev’in uşağı!'
—Peki, Brejnev nerde LAN?'
—Brejnev Küba'da.''

İRADE MESELESİ
Temel ile Dursun gece yarısı yolda yürüyorlarmış. Temel çırılçıplak, Dursun ise donla! Temel Dursun'a diyor ki:
—Ben senun neyini seviyorum biliymisun? Dursun:
—Neyimu daa?
Temel:
—İradeni! Kumarda nerde duracağıni iyi biliysun!

Yaşlanmak
Londra'ya son gittiğimde, senelerden beri görmediğim Bir İngiliz hanım arkadaşıma rastladım. Bir pub’a girip sohbete başladık.
—Margareth, hiç değişmemişsin, hiç yaşlanmamışsın dedim Hala fıstık gibisin O:
—Sen de öyle dedi Görüşmeyeli nerede ise otuz sene oldu ama yüzünde pek bir fark yok Margareth, acı acı gülerek
—Sen öyle zannet' dedi ve anlatmaya başladı; Bundan üç, beş ay önce yeni bir dişçiye gitmiştim, oturmuş beklerken, dişçinin duvarda asılı olan diploması gözüme ilişti. Diplomada adamın tam ismi yazılı idi. Birden kırk sene geriye, mektep senelerime gittim. Acaba bu diplomanın üzerinde ismi yazılı olan Alfred Joseph Walker, benim bir zamanlar aşık olduğum, uzun boylu, gür sarı saçlı, mavi gözlü sınıf arkadaşım Alfred olabilir miydi? Karşımdaki seyrek gri saçlı, yüzü çizgiler ile dolu olan şişman adam, benim Alfred'im olamazdı. Her şeye rağmen işim bitince sordum 'Siz hiç Woodford County High School'a gittiniz mi?' Adam gurur içinde
—Evet dedi Ben oradan mezunum' Sordum
—Hangi sene'

—1967 mezunuyum' cevabını verdi ve sordu 'Neden sordunuz?'
Ben heyecan ile
—Siz benim sınıfımdaydınız' diye bağırdım' O kel kafalı, kırışık suratlı, şişko herif bana baktı, baktı ve
—Kusura bakmayın Hocam hatırlayamadım, acaba hangi derse gelirdiniz?' diye sordu...

Büyük
Tayyip, Egemen’e sorar:
— Egemen, biliyorsun Turgut ÖZAL’ın büyük hizmetleri var Ülkeye, sence o mu daha büyük ben mi?
— Efendim, tabiki siz büyüksünüz, zira rahmetli Demirel den çok korkardı, siz takmazsınız bile...
— Demirel dedin de Egemen, Demirel’in de büyük hizmetleri var, sence ben mi büyüğüm Demirel mi?
— Efendim, tabiki siz büyüksünüz, Demirel askerden çok korkardı, siz askerin anasını ağlattınız...
— Peki, Egemen sence ****** mü büyük ben mi?
— Efendim, elbette siz büyüksünüz, ******, İnönü’den tırsardı, Sizse her yerde İnönü ye ana avrat sövebiliyorsunuz... Egemen in coştuğunu gören Tayyip hızını alamamış:
— Peki, Egemen, Hz. Ömer mi büyük ben mi?
— Efendim, tabii ki siz büyüksünüz, Hz. Ömer Allah tan korkardı, siz Allah tan da korkmazsınız...

Abdürrahim Efendi
Halepli Abdürrahim Efendi uzun entarisi ile dolaşır, altına don giymezmiş… Bir gün Halep çarşısında dolanırken şiddetli bir rüzgâr çıkmış… Entari havalanmış... Halepli Abdürrahim Efendi'nin açıkta kalan yerlerini herkes görmüş... Esnaf kendi arasında homurdanmış, bu uygunsuz durumu Kadı'ya kadar duyurmuşlar... Kadı da Abdürrahim Efendi'yi adaba mugayir davranışlarından dolayı yargılamak üzere mahkemeye çağırmış… Dava görülmeye başlamış… Kadı kimlik tespiti yaparken sormuş:
—Evli misin?
—Evliyim... Dört karım, dört de cariyem var…
—Kaç çocuğun var?
—Dur hele Kadı Efendi düşüneyim?
Halepli Abdürrahim Efendi başlamış düşünmeye, düşünürken de parmak hesabı yapmaya..
—Birinci karıdan altı çocuk... İkinciden dört çocuk... Üçüncüden iki kızım var ellerinden öper…
—On iki etti... Başka?
—Küçük karıdan da üç çocuk... Cariye kullarından ikişer çocuk daha...
Bizimki sadece sayı söylüyor... Hesabı Kadı yapıyor...
—On dokuz etti... Başka?
—Başka yok Kadı Efendi... Hanımlardan üçü hamile... Cariye kullarından da ikisi yüklü...
—Yani beş çocuk daha yolda…
—Sayende Kadı Efendi...
Halep Kadısı bu ifade üzerine biraz düşünmüş... Uzun, kır sakallarını karıştırmış... Karşısında boynu bükük duran Abdürrahim Efendi’ye uzuun uzun baktıktan sonra
—Yaz kâtip deyip hükmünü açıklamış... Halep’te mukim, Abdülmecit'ten olma Razıya'dan doğma Abdürrahim Efendi’nin don giymeye fırsat bulamadığından beraatine…



Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz