ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DOSTLARIM, DÜNYADA DOST YOKTUR

Aşağa gitmek

DOSTLARIM, DÜNYADA DOST YOKTUR Empty DOSTLARIM, DÜNYADA DOST YOKTUR

Mesaj  Admin Paz Ekim 17, 2010 9:37 am

Metin Özkan

Tercüman Gazetesi
Ankara Temsilcisi
SKY Türk Temsilcisi


Dehşetle görüyoruz; artık hiç kimsenin gerçek anlamda dostu yok. Bu da bize milenyumun küstah bir armağanı olsa gerek. Az sayıda erdemli insan dostlarına ise gizli kıskançlıklarla bekıveriyoruz hiddetlenerek...



Kentlerin kalabalıklığı, geçim derdinin içinde eriyip yiten aşklar, makam-mevki hırsı, dijital kuşatma vs. gibi “insan insana iletişimi” yok eden karabasanların yarattığı tehlikenin farkında değiliz.

Ne bir kahvenin 40 yıllık hatırı var artık ne de kır kahvelerinde dost söyleşilerinin insana “insan” olduğunu anımsatan mütevazı erdemi...

Dostluk, sevgi, arkadaşlık, yardımlaşma, paylaşma, konuşma gibi değerleri naftalinleyip bir sandığa kapattığımızı unutmuşuz çoktan. Bu değerlerin yerini para, “cepten mesajlaşma”, çıkara dayalı ilişkiler, bencillik, hırsı ve acımasızlığın aldığını ise “övünerek” anlatır hale gelmişiz.

Dehşetle görüyoruz; artık hiç kimsenin gerçek anlamda dostu yok. Bu da bize milenyumun küstah bir armağanı olsa gerek. Az sayıda erdemli insan dostlarına ise gizli kıskançlıklarla bekıveriyoruz hiddetlenerek...

İnsanlığın büyük bir çoğunluğu önce kendi özüne, buna bağlı olarak insanlığa; insanlığı var eden tüm insanal değerlere yabancılaştı çünkü. Koca bir karadelik, bütün insani duyguları hızla yutuyor, insanı her şeye yabancılaştırıyor ve kalan posayı “çağın insan tipolojisi” olarak sunuyor.

“Tıpkı kalabalık bir asansördeymişçesine, birbirimize değmeden yaşıyoruz. Her birimiz kapıya doğru dönmüş, ellerini ya önünde birleştirmiş ya da iki yana sıkıca yapıştırmış, kimseye dokunmamaya ve dokunulmamaya çalışarak... Kat ışıklarını takip eder gibi, tek bir yöne bakarak ve her türlü iletişimin önüne baştan geçerek... Yalnız kaldığımız nadir anlarda aceleyle asansörün aynasında kendimize bakar gibi, arada bir içimizi yoklayarak ve her seferinde kendimizde bir şeyi beğenmeyerek, yalnızlık duygusu daha bir artarak...”

Aniden bir ses: “Yalnızsın ama korkma, kalabalığın arasındasın. Meraklanma, herkes senin kadar yalnız. Endişelenme de, kimse dokunmayacak sana. Diğerleri de senin kadar korkak. Hiç kimsede de 'Ben geldim. Beni dinler misin? Tanımaya çalışır mısın?' diyecek cesaret yok. Aman sakın, gözlerini yana kaydırma. Dümdüz,duygusuz bir ifadeyle sabitle bakışlarını... Çünkü normali bu, aksi halde toplumun delilerinden biri olmaya adaysın...”

Yalnızlık; yanı başından akıp giden kalabalığın arasında tek başına kalmışlık duygusu... Ama herkesin derdi ortak: Yalnızlık ve iletişimsizlik.

Çünkü kimsenin dostu yok. Kimsenin başını omzuna dayayıp ağlayabileceği kadar güveneceği hiçbir insanı da yok. Oysa toplumdan topluma farklı anlayışlar içeren dostluk kavramı, insan doğasında temel bir özellik...

Sanayileşmenin getirdiği yaşam biçimi, insanı doğadan, çevresinden ve kendinden kopararak bunlara yabancılaştırıp, bunalıma sürüklüyor. Kentli, yüzlerce daireden oluşan beton yığını apartmanlarda, birbirinden iletişimsizlik nedeniyle kopuyor ve büyük bir yalnızlık içinde yaşıyor. Televizyon bilgilenmeleriyle beyinleri şartlandırılanların yanında, internet aracılığı ile sanal dostluklar ya da gönül bağları kurmaya çalışan binlerce insan, çaresizce çırpınıyor batmamak için.

Bu kaos, bazılarımızı arayışa, bazılarımızı başkaldırı, intihar gibi birçok olumsuz yola itiyor. İnsan doğası “ben” merkezli çünkü. Temel içgüdülerin başında varlığın uzun, rahat, zevkli ve güven içinde sürdürülmesi geliyor. Sonra da çoğalma ve bunun getirdiği cinsel hazlar... İnsan varoluşunun iki temel ana noktası, doğal olarak ortadan kaldırılamaz. Yaşadığımız toplum yazık ki bu iki temel içgüdüye esir olmuş durumda.

Oysa insan olmanın sorumluluğu, bunların kölesi değil, efendisi olmaktır. Bu nitelik ise uygarlığın ölçüsüdür. Günümüzün yaşam koşullarında, birliktelik ve onun oluşturduğu dostluklar çok az olduğundan, insan sorunlarını paylaşacak kimse bulamadığında, bireysel kurtuluşu seçiyor ve iki temel güdünün dışında kendisine güç verecek değerleri keşfedemiyor. Dostluğun derin anlamını bulamayanlar da “insanı insan olarak görme” değil, “güce tapma eğilimi” baş gösteriyor. Örneğin siyasal, sosyal ya da ekonomik güce sahip olanların etrafındaki dost görünenler, o günler yitirilince bir anda ortadan kayboluveriyor.

Onlar dost olarak algılanan maskeli dalkavuklardan başkası değildir. Parası olanların peşinden ayrılmayan, canını bile ortaya koyacakmış gibi görünenlerin durumu da öyle. Örnekler çoğaltılırsa, görünen dostluk ilişkilerine bakıldığında sadece gerçek dostluğu görmek mümkün olmuyor. Belki de sahtesi en çok olan ilişkilerden biri de dostluk için böyledir bu.

Dostun erdemi “sevmek”tir. Gönülden, yürekten, karşılık beklemeden.... Tutarlı bir sevgidir bu; merttir, olgundur ve kararlıdır... İşte en çok ihtiyaç doyduğumuz ama karaborsaya düşen mal gibi bir türlü bulamadığımız gerçek değer budur. Çünkü iyiliksever ve cömert değiliz. Çünkü iyilik faize verilmez; biz faize esir düşmüşüz. Dostluğumuz için birçoğumuzun para hırsından, olgun insanlar arasındaki mevki ve şöhret mücadelesinden daha büyük bir felaket olamaz; biz o felaketi üzerimizden eksik etmemişiz. Dostun bizden yardım istemesini bile beklemeden yardım isteği duymamışız, çünkü “her yardımın bir karşılığı mutlaka vardır” diyen bir nesiliz.

Peki ne zaman kendimize geleceğiz?

“Gönlünüzdeki tıkanıklığı, üzüntümüzü, korkumuzu, umudumuzu, gizlerimizi, içimizi karartan buna benzer her şeyi sayıp dökebileceğimiz bir dosttan başka hiçbir şeyin iyileştiremeyeceğini” anladığımız zaman...

Pythagoras; “Yüreğini yeme” der. Ona göre içini dökecek arkadaşı olmayan, kendi yüreğini kemiren bir yamyamdır. Ama dostluğun önemine ilişkin sözlerimi bitirirken, şunlar aklınızdan hiç çıkmasın diyorum:

“Bir dosta içini açmanın iki karşıt sonucudur; dosta söylenen sevinç iki kat olur, acı ise yarıya iner.”

“İnsanın en büyük dalkavuğu kendisi” ise bu dalkavuktan kurutulmanın en iyi yolu da bir dostun içtenliğidir.

Aristotales, onlarca yüzyıl öncesinden adeta bugünün dramını seslendirmişti: “Ey dostlarım, dünyada dost yoktur!”


Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz