ZİHNİN OYUNLARI:

Hiç düşündünüz mü zihnimizin, akıl yürütmelerimizin bize ne oyunlar oynadığını ve bizi gerçek özümüzden, farkındalığımızdan uzaklaştırıp kopararak; sanal geçmiş ve sanal bir gelecek hakkında bize hiç bir katkısı olmayacak kuruntularla ömrümüzü boşa harcattığını. Zihin basit anlamıyla; insanın yaşamı boyunca edindiği bilgileri depolayıp saklamasını ve sonra güncel yaşama uygulayarak kullanmasını sağlayan işlevlerin tümüdür. Zihin, uykumuzdan uyanır uyanmaz gürültülü bir makine gibi çalışmaya başlar. Geçmişi düşündürür, ki eğer bundan ders çıkarmayacaksak bu beyhudedir. Hiç bilemeyeceği gelecek hakkında kuruntular, korkular, gerçekle alakası olmayan hayaller kurdurur. Sonra bunlar gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrarız. Sürekli olayları böler, toplar, çıkarır ve bizi “bütünlük” duygusundan uzaklaştırır.

Aklımızı bilinçli, bilinçsiz kullanarak sadece gerçek Öz'den uzaklaşır ve durduk yerde psikolojimizi bozarız. Gerçek bilgi ve uyanıklık ise sessizliğin içinde saklıdır. Tüm duygu ve davranışlarımızın iki ana duygudan; sevgi ya da korkudan kaynaklandığını hatırlarsak, aklın tuzaklarına düştüğümüzde; biz artık sevgiden uzakta, korkudan kaynaklanan öfke, bencillik, kıskançlık, hesap yapma, toplama, çıkarma, olmayan bir gelecek hakkında hayaller kurma, kin ve nefret gibi duyguların etkisi altında oluruz. Bu da olumsuz davranışlarımıza sebep olacak olan alt yapıyı hazırlamak demektir. Ayrıca bizi yaratıcılıktan da uzaklaştırır. Dikkat edin, bir sanat eseri, bir yenilik, bir icat ya da bir buluş zihnimizin yoğun faaliyetinin durduğu, genelde sessizleştiği an içinden çıkıp gelir.

Zihin, gerekli gereksiz faaliyetlerine durmaksızın devam ederken yapılacak ilk şey bunu fark etmektir. Bu gürültülü makineyi durdurmak için önce fark etmek gerekir. Bu fark etme işi başlangıçta kolay olmayabilir çünkü zihnimizin bu türden faaliyetlerine yıllardır çok fazla alıştığımızdan bizim için sıradan hale gelmiştir. Beyindeki sinir hücrelerinin her zaman yaptığı beyindeki biyoelektriğin akış ve yerleşme düzenini devreden çıkarıp yeni bilgiye açık hale getirmek kolay değildir. Fakat farkındalığa bir defa başladığınızda, gerçek bilginin akıldan değil, farkındalıktan geldiğini anladığımızda yani bilincin bakış açısı genişletildiğinde bu da alışkanlık haline gelecek ve takıntılı olduğumuz ve bizi afyonlayan inanç ve kalıplaşmış düşüncelerden kurtulmak daha kolay hale gelecektir.