BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
ZEKAKÜBÜ :: FIKRALAR :: BİR YUDUM İNSAN :: TÜRK DİLİ :: GÜZEL TÜRKÇEMİZ
1 sayfadaki 1 sayfası
BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
ELEMENTLER TABLOSU
1 H hidrojen
2 He helyum
3 Li lityum
4 Be berilyum
5 B bor
6 C karbon
7 N azot
8 O oksijen
9 F flor
10 Ne neon
11 Na sodyum
12 Mg magnezyum
13 Al alüminyum
14 Si silisyum
15 P fosfor
16 S kükürt
17 Cl klor
18 Ar argon
19 K potasyum
20 Ca kalsiyum
21 Sc skandiyum
22 Ti titanyum
23 V vanadyum
24 Cr krom
25 Mn mangan
26 Fe demir
27 Co kobalt
28 Ni nikel
29 Cu bakır
30 Zn çinko
31 Ga galyum
32 Ge germanyum
33 As arsenik
34 Se selenyum
35 Br brom
36 Kr kripton
37 Rb rubidyum
38 Sr strontiyum
39 Y itriyum
40 Zr zirkonyum
41 Nb niyobyum
42 Mo molibden
43 Tc teknetyum
44 Ru ruthenyum
45 Rh rhodiyum
46 Pd paladyum
47 Ag gümüş
48 Cd kadmiyum
49 In indiyum
50 Sn kalay
51 Sb antimon
52 Te tellür
53 I iyot
54 Xe ksenon
55 Cs sezyum
56 Ba baryum
57 La lantan
58 Ce seryum
59 Pr praseodim
60 Nd neodim
Z Sembol İsim
61 Pm prometyum
62 Sm samaryum
63 Eu evropiyum
64 Gd gadolinyum
65 Tb terbiyum
66 Dy disprosyum
67 Ho holmiyum
68 Er erbiyum
69 Tm tulyum
70 Yb iterbiyum
71 Lu lütesyum
72 Hf hafniyum
73 Ta tantalyum
74 W tungsten
75 Re rhenyum
76 Os osmiyum
77 Ir iridyum
78 Pt platin
79 Au altın
80 Hg cıva
81 Tl talyum
82 Pb kurşun
83 Bi bizmut
84 Po polonyum
85 At astatin
86 Rn radon
87 Fr fransiyum
88 Ra radyum
89 Ac aktinyum
90 Th toryum
91 Pa protaktinyum
92 U uranyum
93 Np neptünyum
94 Pu plütonyum
95 Am amerikyum
96 Cm küriyum
97 Bk berkelyum
98 Cf kaliforniyum
99 Es aynştaynyum
100 Fm fermiyum
101 Md mendelevyum
102 No nobelyum
103 Lr lorentiyum
104 Rf kurçatovyum
105 Db dubniyum
106 Sg bohriyum
107 Bh bohriyum
108 Hs hassiyum
109 Mt metneryum
110 Ds darmstadtiyum
111 Uuu röntgenyum
112 Uub ununbiyum
113* Uut ununtriyum
114 Uuq ununkuadyum
115* Uup ununpentiyum
116* Uuh ununheksiyum
117* Uus ununseptiyum
118* Uuo ununoktiyum
119* Uue ununenniyum
120* Ubn unbiniliyum
1 H hidrojen
2 He helyum
3 Li lityum
4 Be berilyum
5 B bor
6 C karbon
7 N azot
8 O oksijen
9 F flor
10 Ne neon
11 Na sodyum
12 Mg magnezyum
13 Al alüminyum
14 Si silisyum
15 P fosfor
16 S kükürt
17 Cl klor
18 Ar argon
19 K potasyum
20 Ca kalsiyum
21 Sc skandiyum
22 Ti titanyum
23 V vanadyum
24 Cr krom
25 Mn mangan
26 Fe demir
27 Co kobalt
28 Ni nikel
29 Cu bakır
30 Zn çinko
31 Ga galyum
32 Ge germanyum
33 As arsenik
34 Se selenyum
35 Br brom
36 Kr kripton
37 Rb rubidyum
38 Sr strontiyum
39 Y itriyum
40 Zr zirkonyum
41 Nb niyobyum
42 Mo molibden
43 Tc teknetyum
44 Ru ruthenyum
45 Rh rhodiyum
46 Pd paladyum
47 Ag gümüş
48 Cd kadmiyum
49 In indiyum
50 Sn kalay
51 Sb antimon
52 Te tellür
53 I iyot
54 Xe ksenon
55 Cs sezyum
56 Ba baryum
57 La lantan
58 Ce seryum
59 Pr praseodim
60 Nd neodim
Z Sembol İsim
61 Pm prometyum
62 Sm samaryum
63 Eu evropiyum
64 Gd gadolinyum
65 Tb terbiyum
66 Dy disprosyum
67 Ho holmiyum
68 Er erbiyum
69 Tm tulyum
70 Yb iterbiyum
71 Lu lütesyum
72 Hf hafniyum
73 Ta tantalyum
74 W tungsten
75 Re rhenyum
76 Os osmiyum
77 Ir iridyum
78 Pt platin
79 Au altın
80 Hg cıva
81 Tl talyum
82 Pb kurşun
83 Bi bizmut
84 Po polonyum
85 At astatin
86 Rn radon
87 Fr fransiyum
88 Ra radyum
89 Ac aktinyum
90 Th toryum
91 Pa protaktinyum
92 U uranyum
93 Np neptünyum
94 Pu plütonyum
95 Am amerikyum
96 Cm küriyum
97 Bk berkelyum
98 Cf kaliforniyum
99 Es aynştaynyum
100 Fm fermiyum
101 Md mendelevyum
102 No nobelyum
103 Lr lorentiyum
104 Rf kurçatovyum
105 Db dubniyum
106 Sg bohriyum
107 Bh bohriyum
108 Hs hassiyum
109 Mt metneryum
110 Ds darmstadtiyum
111 Uuu röntgenyum
112 Uub ununbiyum
113* Uut ununtriyum
114 Uuq ununkuadyum
115* Uup ununpentiyum
116* Uuh ununheksiyum
117* Uus ununseptiyum
118* Uuo ununoktiyum
119* Uue ununenniyum
120* Ubn unbiniliyum
..........
Ebedi, ölümsüz,kalıcı. BAKİ. BENGİ
Ebediyen İLANİHAYE, İLELEBET
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bitkisel zamk KARAYA
Edat İLGEÇ
Edebiyat YAZIN , LİTEATÜR
Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için bir şeyin tesini söyleyerek alay etme İRONİ
Edim İCRAAT
Eğik YAKA, YEREY.YALMAN
Eğik olarak kesilmiş kenar PAH, ŞETAF
Eğilim TEMAYÜL,YÖNSEME
Eğilimleri ölçmeye yarayan alet EKLİMETRE
Eğirme işine işi ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde ilave parça AĞIRŞAK
Eğitici öykü, masal MESEL
Eğitimbilim PEDAGOJİ
Eğreti ve geçici tabya METRİS
Eğrilmek için temizlenmiş taranmış yün SÜMEK
Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu bir ucu çatal değnek. ÖREKE
Ebediyen İLANİHAYE, İLELEBET
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bitkisel zamk KARAYA
Edat İLGEÇ
Edebiyat YAZIN , LİTEATÜR
Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için bir şeyin tesini söyleyerek alay etme İRONİ
Edim İCRAAT
Eğik YAKA, YEREY.YALMAN
Eğik olarak kesilmiş kenar PAH, ŞETAF
Eğilim TEMAYÜL,YÖNSEME
Eğilimleri ölçmeye yarayan alet EKLİMETRE
Eğirme işine işi ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde ilave parça AĞIRŞAK
Eğitici öykü, masal MESEL
Eğitimbilim PEDAGOJİ
Eğreti ve geçici tabya METRİS
Eğrilmek için temizlenmiş taranmış yün SÜMEK
Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu bir ucu çatal değnek. ÖREKE
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Ebabil kuşu.: EBREHE
Ebcet hesabında otuz sayısının adı.: LAM
Ebedi,sonsuz.: HALİT
Ebegümecigillerden bir bitki.: BAMYA
Ebru sanatında,kırmızı boya elde etmekte kullanılan iyi cins bir toprak.: GÜLBAHAR
Eceabat’ın eski adı.: MAYDOS
Eczacılık. : İSPENÇİYARİ
Eczacılıkta kullanılan bir bitki,eşek kulağı.: KARAKAFES
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.: KARAYA
Eczacılıkta, parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN
Edat. : İLGEÇ
Edebiyat yapıtlarını sinema,televizyon ve radyonun teknik olanaklarına uygun duruma getirmek.: UYARLAMAK
Edebiyat,müzik ve plastik sanatlarda geleneklere bağlı kalma eğilimi.: AKADEMİZM
Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak 1910’da kurulan edebi topluluk. : FECRİ ATİ
Edebiyatta anlatımın konuyla bağdaşması,tutarlık.: İNSİCAM
Edebiyatta anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk.: FESAHAT
Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.: HEZEL
Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.: CİNAS
Edebiyatta ve müzikte,kır hayatını ve törelerini anlatan eser.: PASTORAL
Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda kullanma sanatı.: İHAM
Edebiyatta,kişileştirilen varlıklara,hayali yaratıklara söz söyletme sanatı,dillendirme.: İNTAK
Edebiyatta,sözün düzgün ve tutarlı,birbirine bağlanarak söylenmesi.: İNSİCAM
Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET
Edepsiz,şirret.: ZİLLİMAŞA
Edipler. : UDEBA
Edirne ilinde bir dere.: PRAVADİ
Edirne yöresinde yaşayan Çingenelerin geleneksel bahar eğlencelerine verilen ad. : KAKAVA
Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı. : BELMUS
Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.: BÜCÜRMENE
Edirne’nin Enez ilçesinde bir göl.: LAMPARO
Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS
Edmond Rostad’ın ünlü oyunu.: CYRANO DE BERGERAC (Sirano dö Berjerak)
Efe.: ZEYBEK
Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA
Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.: RONİN
Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE
Efes’te bir tapınak. : SERAPİS
Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.: LEYLAK
Efsane köpek.: KITMİR
Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.: ABIHAYAT
Efsanevi Argos kralı.: AGAMEMNON
Efsanevi bir kuş. : SİMURG
Eftalitler de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.: AKHUNLAR
Ege bölgesi kıyılarında,Edremit Körfezinin kuzeybatı ucunda,Ali bey Adası olarak da bilinen ada.: CUNDA
Ege bölgesinde bir dağ.: YUNT
Ege bölgesinde de yetişen ve antik çağlarda meşale olarak kullanılan,sarı çiçekli bir bitki.: ATKASNAĞI
Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS
Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP
Ege bölgesinde yetişen,özellikle iplere dizilip satılan bir çiçek : SELLUKA
Ege bölgesindeki Yunt dağlarında yaşayan Yörük erkeklerinin giydiği bir çeşit ceket : ÇETİKE
Ege bölgesine özgü bir halk oyunu : FERAYİ; GERALİ
Ege bölgesine özgü, küçük ama lezzetli bir karides cinsi : ÇİMÇİM
Ege denizinde,Gökçeada (İmroz) batısında,Türkiye’nin batı ucunu oluşturan burnun adı : AVLAKA
Ege denizinin eski adı : ADALAR DENİZİ
Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı : ARŞİPEL
Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi : İMBAT
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen, tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık : ZİVİRCİK
Ege ve Akdeniz de yaşayan eti lezzetli bir balık : BAKALYARO
Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad : BÜK
Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi : NİKA
Ege ve Akdeniz’de de yaşayan yırtıcı bir balık : ÇATALKUYRUK
Ege yöresinde körpe sürgünleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki : TİLKİŞEN
Ege yöresinde salatası yapılan lahana filizine verilen ad : CİBEZ
Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan bir yemek : PABUCAKİ
Ege yöresine özgü,et suyu ve unla yapılan bir çorba : LADURİ
Egemenliğini tanıma : BİAT
Eğerin altındaki belleme : YUNA
Eğik olarak kesilmiş kenar : PAH ; ŞATAF
Eğilim,yönelim : TANDANS
Eğilim : TREND; TRENT
Eğim ölçer : KLİNOMETRE ; EKLİMETRE
Eğirmen,kirmen : İĞ
Eğitim bilimi : PEDAGOJİ
Eğlencelerde kullanılmak için kendi üzerine sarılarak hazırlanan,savrulduğunda çözülen,renkli kağıttan yapılmış ince ve uzun şerit : SERPANTİN
Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı : OPERET
Eğrelti otu, aşk merdiveni : FUJER
Eğreti dikiş : TEYEL
Eğretileme , istiare : METAFOR
Eğri kunduracı bıçağı : FALÇATA
Eğri, yamuk : YILIK
Eğrikoca, çamurcun” gibi adlar da verilen yabanıl bir ördek : ÇAKIRKANAT
Eğrilmek için temizlenmiş ve taranmış yumak biçiminde yün : SÜMEK
Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek : ÖREKE
Ehli : EVCİL
Ejderha : DRAGON
Ek çizgisi, bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm : YİV
Ek olarak,altta : ZEYLEN
Ek süre. : MEHİL
Ek vagon : FURGON
Ek : LAHİKA
Eker : MİBZER
Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad : EYNERCİ
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı : HON
Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap : ANIZ
Ekin biçilirken saptan dökülerek ertesi yıl kendiliğinden çıkan seyrek ekin : ALAVAZDA
Ekin ekme aygıtı : EKEK
Ekin tarlalarında biten ve morumsu renkte çiçekler açan zararlı bir bitki : KARAMUK
Ekinler için zararlı kır bitkisi : DEVEDİKENİ
Ekinlerde başak : KELLE
Ekinlere zararlı bir böcek : BAMBUL
Ekip gereçleri : EKİPAJ
Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek : ÇİYAN
Eklembacaklıların ve kabukluların örneğini oluşturan , dayanıklı ve esnek organik madde : KİTİN
Eklemlerdeki ağrılı hastalık : ARTRİT
Eklemleri inceleyen anatomi dalı : ARTROLOJİ
Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark yada zincirle donatılmış kazı makinesi : EKSKAVATÖR :KAZARATAR
Eklentiler : MÜŞTEMİLAT
Ekler’ e benzer bir tür pasta : PROFİTEROL
Ekmek içi, ceviz, zeytinyağı, sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR
Ekmek parçası, lokma. : BANAK
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaca gerekli karışım oranı. : PAÇAL
Ekmek,peynir doğranıp,üzer,ne et suyu dökülerek yapılan bir yemek türü.:PAPARA
Ekmek,yağ,tahin ve pekmezle yapılan yiyecek : YAĞIMCUR
Ekmek : NAN
Ekoizm : ALİTERASYON
Ekolojide,bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi : NİŞ
Ekonomide “değiş tokuş, takas” anlamında kullanılan terim : TROK
Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin rejimi : OTARŞİ
Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem : EKONOMETRİ
Eksen. : MİHVER
Eksik yanı olan,tamamlanmamış,kısa : GÜDÜK
Eksik,noksan. : NAKIS
Eksiklik, kusur : NAKISA ; AĞMAN ; DEFEKT
Eksiksiz olarak, bütünüyle : KAMİLEN
Eksiksiz,kusursuz. : HAZA
Ekşimik : KESİK
Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop : GİB
Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı : ANONA
Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş,balta girmemiş ormanlara verilen ad : SELVA
Ekvator Ginesi’nin başkenti : MANABO
Ekvator kuşağındaki otsu bitkilerle kaplı çayırlara verilen ad : SAVANA
Ekvator : EŞLEK
Ekvator’un para birimi : SÜKRE
Ekvator’un plaka işareti : EC
Ekzama : MAYASIL
Ekzotermik : ISIVEREN
El alıştırma. : MEŞK
El ayası : RAHE
El dokuması halılarda kullanılan tek atmalı düğüm biçimi : SİNE
El dokuması yünden yapılan üst giyeceği : ABAYİ
El ilanı : BROŞÜR
El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç : KOPANAKİ
El ile dokuma : PEMAS
El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi : KANAVİÇE ; KANAVA
El kürkü : MANŞON
El tezgahında bez dokuyan kimse : ÇULHA
El veya otomatik dokuma tezgahlarında atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri,uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç : MEKİK
El ya da baş ile yapılan işaret : İŞMAR
El yazısı çok güzel olan sanatçı : HATTAT
El yazması kitapların sonuna güveden koruyacağına inanılarak yazılan ve tılsımlı sayılan sözcük : KEBİKEÇ
Ebcet hesabında otuz sayısının adı.: LAM
Ebedi,sonsuz.: HALİT
Ebegümecigillerden bir bitki.: BAMYA
Ebru sanatında,kırmızı boya elde etmekte kullanılan iyi cins bir toprak.: GÜLBAHAR
Eceabat’ın eski adı.: MAYDOS
Eczacılık. : İSPENÇİYARİ
Eczacılıkta kullanılan bir bitki,eşek kulağı.: KARAKAFES
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.: KARAYA
Eczacılıkta, parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN
Edat. : İLGEÇ
Edebiyat yapıtlarını sinema,televizyon ve radyonun teknik olanaklarına uygun duruma getirmek.: UYARLAMAK
Edebiyat,müzik ve plastik sanatlarda geleneklere bağlı kalma eğilimi.: AKADEMİZM
Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak 1910’da kurulan edebi topluluk. : FECRİ ATİ
Edebiyatta anlatımın konuyla bağdaşması,tutarlık.: İNSİCAM
Edebiyatta anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk.: FESAHAT
Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.: HEZEL
Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.: CİNAS
Edebiyatta ve müzikte,kır hayatını ve törelerini anlatan eser.: PASTORAL
Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda kullanma sanatı.: İHAM
Edebiyatta,kişileştirilen varlıklara,hayali yaratıklara söz söyletme sanatı,dillendirme.: İNTAK
Edebiyatta,sözün düzgün ve tutarlı,birbirine bağlanarak söylenmesi.: İNSİCAM
Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET
Edepsiz,şirret.: ZİLLİMAŞA
Edipler. : UDEBA
Edirne ilinde bir dere.: PRAVADİ
Edirne yöresinde yaşayan Çingenelerin geleneksel bahar eğlencelerine verilen ad. : KAKAVA
Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı. : BELMUS
Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.: BÜCÜRMENE
Edirne’nin Enez ilçesinde bir göl.: LAMPARO
Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS
Edmond Rostad’ın ünlü oyunu.: CYRANO DE BERGERAC (Sirano dö Berjerak)
Efe.: ZEYBEK
Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA
Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.: RONİN
Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE
Efes’te bir tapınak. : SERAPİS
Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.: LEYLAK
Efsane köpek.: KITMİR
Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.: ABIHAYAT
Efsanevi Argos kralı.: AGAMEMNON
Efsanevi bir kuş. : SİMURG
Eftalitler de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.: AKHUNLAR
Ege bölgesi kıyılarında,Edremit Körfezinin kuzeybatı ucunda,Ali bey Adası olarak da bilinen ada.: CUNDA
Ege bölgesinde bir dağ.: YUNT
Ege bölgesinde de yetişen ve antik çağlarda meşale olarak kullanılan,sarı çiçekli bir bitki.: ATKASNAĞI
Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS
Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP
Ege bölgesinde yetişen,özellikle iplere dizilip satılan bir çiçek : SELLUKA
Ege bölgesindeki Yunt dağlarında yaşayan Yörük erkeklerinin giydiği bir çeşit ceket : ÇETİKE
Ege bölgesine özgü bir halk oyunu : FERAYİ; GERALİ
Ege bölgesine özgü, küçük ama lezzetli bir karides cinsi : ÇİMÇİM
Ege denizinde,Gökçeada (İmroz) batısında,Türkiye’nin batı ucunu oluşturan burnun adı : AVLAKA
Ege denizinin eski adı : ADALAR DENİZİ
Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı : ARŞİPEL
Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi : İMBAT
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen, tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık : ZİVİRCİK
Ege ve Akdeniz de yaşayan eti lezzetli bir balık : BAKALYARO
Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad : BÜK
Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi : NİKA
Ege ve Akdeniz’de de yaşayan yırtıcı bir balık : ÇATALKUYRUK
Ege yöresinde körpe sürgünleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki : TİLKİŞEN
Ege yöresinde salatası yapılan lahana filizine verilen ad : CİBEZ
Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan bir yemek : PABUCAKİ
Ege yöresine özgü,et suyu ve unla yapılan bir çorba : LADURİ
Egemenliğini tanıma : BİAT
Eğerin altındaki belleme : YUNA
Eğik olarak kesilmiş kenar : PAH ; ŞATAF
Eğilim,yönelim : TANDANS
Eğilim : TREND; TRENT
Eğim ölçer : KLİNOMETRE ; EKLİMETRE
Eğirmen,kirmen : İĞ
Eğitim bilimi : PEDAGOJİ
Eğlencelerde kullanılmak için kendi üzerine sarılarak hazırlanan,savrulduğunda çözülen,renkli kağıttan yapılmış ince ve uzun şerit : SERPANTİN
Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı : OPERET
Eğrelti otu, aşk merdiveni : FUJER
Eğreti dikiş : TEYEL
Eğretileme , istiare : METAFOR
Eğri kunduracı bıçağı : FALÇATA
Eğri, yamuk : YILIK
Eğrikoca, çamurcun” gibi adlar da verilen yabanıl bir ördek : ÇAKIRKANAT
Eğrilmek için temizlenmiş ve taranmış yumak biçiminde yün : SÜMEK
Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek : ÖREKE
Ehli : EVCİL
Ejderha : DRAGON
Ek çizgisi, bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm : YİV
Ek olarak,altta : ZEYLEN
Ek süre. : MEHİL
Ek vagon : FURGON
Ek : LAHİKA
Eker : MİBZER
Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad : EYNERCİ
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı : HON
Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap : ANIZ
Ekin biçilirken saptan dökülerek ertesi yıl kendiliğinden çıkan seyrek ekin : ALAVAZDA
Ekin ekme aygıtı : EKEK
Ekin tarlalarında biten ve morumsu renkte çiçekler açan zararlı bir bitki : KARAMUK
Ekinler için zararlı kır bitkisi : DEVEDİKENİ
Ekinlerde başak : KELLE
Ekinlere zararlı bir böcek : BAMBUL
Ekip gereçleri : EKİPAJ
Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek : ÇİYAN
Eklembacaklıların ve kabukluların örneğini oluşturan , dayanıklı ve esnek organik madde : KİTİN
Eklemlerdeki ağrılı hastalık : ARTRİT
Eklemleri inceleyen anatomi dalı : ARTROLOJİ
Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark yada zincirle donatılmış kazı makinesi : EKSKAVATÖR :KAZARATAR
Eklentiler : MÜŞTEMİLAT
Ekler’ e benzer bir tür pasta : PROFİTEROL
Ekmek içi, ceviz, zeytinyağı, sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR
Ekmek parçası, lokma. : BANAK
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaca gerekli karışım oranı. : PAÇAL
Ekmek,peynir doğranıp,üzer,ne et suyu dökülerek yapılan bir yemek türü.:PAPARA
Ekmek,yağ,tahin ve pekmezle yapılan yiyecek : YAĞIMCUR
Ekmek : NAN
Ekoizm : ALİTERASYON
Ekolojide,bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi : NİŞ
Ekonomide “değiş tokuş, takas” anlamında kullanılan terim : TROK
Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin rejimi : OTARŞİ
Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem : EKONOMETRİ
Eksen. : MİHVER
Eksik yanı olan,tamamlanmamış,kısa : GÜDÜK
Eksik,noksan. : NAKIS
Eksiklik, kusur : NAKISA ; AĞMAN ; DEFEKT
Eksiksiz olarak, bütünüyle : KAMİLEN
Eksiksiz,kusursuz. : HAZA
Ekşimik : KESİK
Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop : GİB
Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı : ANONA
Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş,balta girmemiş ormanlara verilen ad : SELVA
Ekvator Ginesi’nin başkenti : MANABO
Ekvator kuşağındaki otsu bitkilerle kaplı çayırlara verilen ad : SAVANA
Ekvator : EŞLEK
Ekvator’un para birimi : SÜKRE
Ekvator’un plaka işareti : EC
Ekzama : MAYASIL
Ekzotermik : ISIVEREN
El alıştırma. : MEŞK
El ayası : RAHE
El dokuması halılarda kullanılan tek atmalı düğüm biçimi : SİNE
El dokuması yünden yapılan üst giyeceği : ABAYİ
El ilanı : BROŞÜR
El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç : KOPANAKİ
El ile dokuma : PEMAS
El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi : KANAVİÇE ; KANAVA
El kürkü : MANŞON
El tezgahında bez dokuyan kimse : ÇULHA
El veya otomatik dokuma tezgahlarında atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri,uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç : MEKİK
El ya da baş ile yapılan işaret : İŞMAR
El yazısı çok güzel olan sanatçı : HATTAT
El yazması kitapların sonuna güveden koruyacağına inanılarak yazılan ve tılsımlı sayılan sözcük : KEBİKEÇ
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
El.DEST : YED
Elazığ ilinde bir baraj : CİP
Elazığ ve Diyarbakır yörelerine özgü,çökelekle yapılan bir tür gözleme : PATİLE
Elazığ yöresinde yetiştirilen ve kaliteli bir kırmızı şarap veren üzüm cinsi : ÖKÜZGÖZÜ
Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu : AVREŞ
Elazığ’ın Baskil ilçesinde,ilk tunç çağına tarihlenen bir höyük : İMİKUŞAĞI
Elazığ’ın eski adı : ELAZİZ
Elbise plesi : BÜZGÜ
Elbise, çamaşır” anlamında eski sözcük : CAME
Elbise, çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene : DANTEL
Elbise,giyecek : GEYGİ
Elbisede bir tür kol kesimi : JAPONE
Elbiselerde kumaşların altına konulan ve beslemeye yarayan astar : FODRA
Elçi atama onay yazısı : AGREMAN
Elçiliğe bağlı uzman : ATAŞE
Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli : KANÇILARYA
Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru : KAVAS
Elde edilen başarı, verim gücü : PERFORMANS
Elde yada makinede işlenmiş süslü şerit : FİSTO
Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ : KİRMAN ; KİRMEN
Eldeki haritaya göre arazi üzerinde bir parseli kazıklarla belirtme : APLİKASYON
Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri : NAPA
Ele başı : SERGERDE
Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler : İRİNTİ
Elek, kalbur : GIRBAL
Elek. : KALBUR
Elektrik akım şiddeti temel birimi. yeğinlik : AMPER
Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç : REOSTA
Elektrik direnç birimi : OHM
Elektrik kutusu : BUAT
Elektrik sıgası birimi : FARAD
Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji : KOJENERASYON
Elektrikli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci : MANYETO
Elektriksel kapasite : SIĞA
Elektroensefalografi’nin kısaltması : EEG
Elektron, proton, nötron gibi atomu oluşturan parçaların her biri : PARTİKÜL
Elektrondan ağır, protondan hafif bir atom cisimciği : MEZON
Elektronik fon transferinin kısaltması : EFT
Eleman,unsur : ÖGE
Elemanları belirli bir sıraya göre dizili bir kümedeki konum ya da yer : RANK
Element veya bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim,madde : MOLEKÜL
Elemler : ALAM
Eleştirel basım : EDİSYONKRİTİK
Eli açık, cömert, yiğit : AKI; KERİM ;KOÇAK
Eli ya da ayağı sakat olan kimse : ÇOT : ŞOT
Elin ve özellikle tırnakların bakımı : MANİKÜR
Elinden iş gelmeyen, beceriksiz ve ağır davranışlı kimseye halk arasında verilen ad : LONGUR
Eline,ayağına çabuk,çevik,atik : ÇALAK
Elle örülerek yapılan yassı halat : KALÇETE
Elle sürülen, küçük çocuk arabası : PUSET
Elle yapılan kalın,seyrek,gelişigüzel dikiş :OYULGAMA , OYULGA
Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk, el kürkü : MANŞON
Ellerinde,parmaklarında hiçbir sakatlık olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirmek : AGRAFİ.
Elli iki kağıtlık iki deste ile ve iki kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu : KRAPET
Elli kağıtla oynanan bir iskambil oyunu : FİTİL
Elli şiniklik tahıl ölçeği : MUT
Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK
Elmas, yakut gibi değerli taşlar, mücevher : CEVAHİR
Elmas, zümrüt vs değerli taşların tartısında kullanılan 2 desigramlık ölçü birimi : KIRAT ;KARAT
Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA
Elverişsiz durum,engel : HANDİKAP
Elyafından ip ve çuval yapımında yararlanılan bir bitki türü : JÜT
Emanet. İnam : VEDİA
Embriyon, rüşeym : OĞULCUK
Emekçi topluluğu : PROLETARYA
Emevilerin 8. yüzyılda Bizans’a karşı giriştikleri savaşlarda öne çıkmış Arap komutanı : BATTAL GAZİ
Emiliano Zapata’nın devrim planı : AYALA
Emir subayı : YAVER
Emirler : EVAMİR
Emirlik, beylik : EMARET
Emme,soğurma : MAS
Emmeç : ASPİRATÖR
Emniyet yayı : SUSTA
Emzikli şişe : BİBERON
En az : EKAL
En azından, hiç olmazsa : LAAKAL
En basit konularda bile karar verip harekete geçmeyi engelleyen, hastalık derecesinde ilerlemiş irade zayıflığı : ABULİ
En beyaz : BEYZA
En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad : ÇİTARİ
En büyük temsilcisi Handel olan dinsel müzik formu : ORATORYO
En büyük ustası Montaigne olan yazı türü : DENEME
En büyük : EKBER ; AZAM ; KÜBRA ; ULU
En cömert,en şerefli : EKREM
En çok bağlarda görülen, asalak bir mantarın oluşturduğu bitki hastalığı : MİLDİYU
En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık : LÖS
En elverişli durum : OPTİMUM
En eski jeolojik sistem : AZOİK
En gelişmiş konuşma yeteneğine sahip papağan cinsi : JAKO
En ince bulgur : DÜĞÜ
En iri geyik : MUS
En iyi ,en üstün : ALİYYÜLALA
En iyi, en yüce yer : SADR
En iyi : DANİSKA
En iyisi, en güzeli, en üstünü : FERİŞTAH
En kalın sesli,yaylı bir çalgı türü : KONTRBAS
En kısa zaman : AN
En küçük boylu yarış yelkenlisi : KADET
En küçük izci kuruluşu : OBA
En küçük topçu birliği : BATARYA
En parlak : ENVER
En sinsi bir eza gibidir geçmeyen zaman. (Yahya Kemal)
En son : HATEM
En tiz erkek sesi : TENOR
En uç, en son, aşırı : EKSTREM
En uzun yol koşusu (42,195 m’lik) : MARATON
En ünlü iki Alman destanından biri : NİBELUNGEN
En yüksek değer : KEMAL
En, genişlik : ERB
Encümen. : YARKURUL ; KOMİSYON ; ALT KURUL
Endonezya plakası : RI
Endonezya, Malezya gibi ülkelerde hem erkek, hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş parçası : SARONG
Endonezya’da dolmuş olarak kullanılan üç tekerlekli araba : BEMO
Endonezya’da düzenlenen geleneksel öküz yarışlarına verilen ad : KARAPAN
Endonezya’da takımadalar : ARU
Endonezya’da yakılarak açılmış tarlalarda yapılan göçebe tarımı : LADANG
Endonezya’da yapılan ve karanfille kokulandırılan bir sigara türü : KRETEK
Endonezya’da yaşayan ve mavi peri kuşu da denilen ötücü kuş : İRENA
Endonezya’da yetişen bir karabiber türünün meyvelerine verilen ad : KEBABİYE
Endonezya’nın Cava ve Bali adalarına özgü, vurmalı çalgılardan oluşan orkestra : GAMELAN
Endonezya’nın para birimi : RUPİ ; RUPİAH
Endonezya’nın Sumatra adasında bir bölge : ACEH
Endonezya’nın Sumatra adasında yaşayan Müslüman bir halk : AÇELER
Endonezya’ya özgü bir gölge oyunu : VAYANG
Endonezya’ya özgü,daha çok vurmalı çalgılarından oluşan orkestra : GAMELAN
Endonezya’yı oluşturan adalardan biri : BALİ
Endülüs Emevilerinde çeşitli saray ve harem hizmetlerinde görev yapan hadım edilmiş Slav kölelerine verilen ad : SEKALİBE
Enerji : ERKE
Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri : AVARIZ
Engel, uymazlık, sakınca : BEİS
Engel : KET
Engerek yılanı : EFİ
Enine boyuna, her yönü ile : ARİZAMİK
Enine, enlemesine. : ARZANİ
Enis Batur’un bir romanı : ELMA
Enli çember : KASNAK
Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim : CİCİM
Ensiz tahta : TİRİZ
Epikurosçulara ve Stoacılara göre mutluluğun temeli olan mutlak ruh dinginliği : ATARAKSİYA
Er bezi, testis : HUSYE
Erbainden sonra gelen, 31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi : HAMSİN
Erbezlerinin yangılanıp şişmesi : ORKİT
Erdem ve meziyette birbiriyle yarışma :TEFAZÜL
Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad : ERAT
Erendiz Atasü’nün bir öykü kitabı : UÇU
Erganun : ORG
Ergenlik çağına ulaşmamış erkek çocuk : SABİ
Erginlik : RÜŞT
Erik, kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk : KEDİBALI
Erim : MENZİL
Erime durumundaki madenlerin yüzeyinde toplanan madde : DIŞIK ; CÜRUF
Elazığ ilinde bir baraj : CİP
Elazığ ve Diyarbakır yörelerine özgü,çökelekle yapılan bir tür gözleme : PATİLE
Elazığ yöresinde yetiştirilen ve kaliteli bir kırmızı şarap veren üzüm cinsi : ÖKÜZGÖZÜ
Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu : AVREŞ
Elazığ’ın Baskil ilçesinde,ilk tunç çağına tarihlenen bir höyük : İMİKUŞAĞI
Elazığ’ın eski adı : ELAZİZ
Elbise plesi : BÜZGÜ
Elbise, çamaşır” anlamında eski sözcük : CAME
Elbise, çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene : DANTEL
Elbise,giyecek : GEYGİ
Elbisede bir tür kol kesimi : JAPONE
Elbiselerde kumaşların altına konulan ve beslemeye yarayan astar : FODRA
Elçi atama onay yazısı : AGREMAN
Elçiliğe bağlı uzman : ATAŞE
Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli : KANÇILARYA
Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru : KAVAS
Elde edilen başarı, verim gücü : PERFORMANS
Elde yada makinede işlenmiş süslü şerit : FİSTO
Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ : KİRMAN ; KİRMEN
Eldeki haritaya göre arazi üzerinde bir parseli kazıklarla belirtme : APLİKASYON
Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri : NAPA
Ele başı : SERGERDE
Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler : İRİNTİ
Elek, kalbur : GIRBAL
Elek. : KALBUR
Elektrik akım şiddeti temel birimi. yeğinlik : AMPER
Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç : REOSTA
Elektrik direnç birimi : OHM
Elektrik kutusu : BUAT
Elektrik sıgası birimi : FARAD
Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji : KOJENERASYON
Elektrikli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci : MANYETO
Elektriksel kapasite : SIĞA
Elektroensefalografi’nin kısaltması : EEG
Elektron, proton, nötron gibi atomu oluşturan parçaların her biri : PARTİKÜL
Elektrondan ağır, protondan hafif bir atom cisimciği : MEZON
Elektronik fon transferinin kısaltması : EFT
Eleman,unsur : ÖGE
Elemanları belirli bir sıraya göre dizili bir kümedeki konum ya da yer : RANK
Element veya bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim,madde : MOLEKÜL
Elemler : ALAM
Eleştirel basım : EDİSYONKRİTİK
Eli açık, cömert, yiğit : AKI; KERİM ;KOÇAK
Eli ya da ayağı sakat olan kimse : ÇOT : ŞOT
Elin ve özellikle tırnakların bakımı : MANİKÜR
Elinden iş gelmeyen, beceriksiz ve ağır davranışlı kimseye halk arasında verilen ad : LONGUR
Eline,ayağına çabuk,çevik,atik : ÇALAK
Elle örülerek yapılan yassı halat : KALÇETE
Elle sürülen, küçük çocuk arabası : PUSET
Elle yapılan kalın,seyrek,gelişigüzel dikiş :OYULGAMA , OYULGA
Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk, el kürkü : MANŞON
Ellerinde,parmaklarında hiçbir sakatlık olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirmek : AGRAFİ.
Elli iki kağıtlık iki deste ile ve iki kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu : KRAPET
Elli kağıtla oynanan bir iskambil oyunu : FİTİL
Elli şiniklik tahıl ölçeği : MUT
Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK
Elmas, yakut gibi değerli taşlar, mücevher : CEVAHİR
Elmas, zümrüt vs değerli taşların tartısında kullanılan 2 desigramlık ölçü birimi : KIRAT ;KARAT
Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA
Elverişsiz durum,engel : HANDİKAP
Elyafından ip ve çuval yapımında yararlanılan bir bitki türü : JÜT
Emanet. İnam : VEDİA
Embriyon, rüşeym : OĞULCUK
Emekçi topluluğu : PROLETARYA
Emevilerin 8. yüzyılda Bizans’a karşı giriştikleri savaşlarda öne çıkmış Arap komutanı : BATTAL GAZİ
Emiliano Zapata’nın devrim planı : AYALA
Emir subayı : YAVER
Emirler : EVAMİR
Emirlik, beylik : EMARET
Emme,soğurma : MAS
Emmeç : ASPİRATÖR
Emniyet yayı : SUSTA
Emzikli şişe : BİBERON
En az : EKAL
En azından, hiç olmazsa : LAAKAL
En basit konularda bile karar verip harekete geçmeyi engelleyen, hastalık derecesinde ilerlemiş irade zayıflığı : ABULİ
En beyaz : BEYZA
En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad : ÇİTARİ
En büyük temsilcisi Handel olan dinsel müzik formu : ORATORYO
En büyük ustası Montaigne olan yazı türü : DENEME
En büyük : EKBER ; AZAM ; KÜBRA ; ULU
En cömert,en şerefli : EKREM
En çok bağlarda görülen, asalak bir mantarın oluşturduğu bitki hastalığı : MİLDİYU
En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık : LÖS
En elverişli durum : OPTİMUM
En eski jeolojik sistem : AZOİK
En gelişmiş konuşma yeteneğine sahip papağan cinsi : JAKO
En ince bulgur : DÜĞÜ
En iri geyik : MUS
En iyi ,en üstün : ALİYYÜLALA
En iyi, en yüce yer : SADR
En iyi : DANİSKA
En iyisi, en güzeli, en üstünü : FERİŞTAH
En kalın sesli,yaylı bir çalgı türü : KONTRBAS
En kısa zaman : AN
En küçük boylu yarış yelkenlisi : KADET
En küçük izci kuruluşu : OBA
En küçük topçu birliği : BATARYA
En parlak : ENVER
En sinsi bir eza gibidir geçmeyen zaman. (Yahya Kemal)
En son : HATEM
En tiz erkek sesi : TENOR
En uç, en son, aşırı : EKSTREM
En uzun yol koşusu (42,195 m’lik) : MARATON
En ünlü iki Alman destanından biri : NİBELUNGEN
En yüksek değer : KEMAL
En, genişlik : ERB
Encümen. : YARKURUL ; KOMİSYON ; ALT KURUL
Endonezya plakası : RI
Endonezya, Malezya gibi ülkelerde hem erkek, hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş parçası : SARONG
Endonezya’da dolmuş olarak kullanılan üç tekerlekli araba : BEMO
Endonezya’da düzenlenen geleneksel öküz yarışlarına verilen ad : KARAPAN
Endonezya’da takımadalar : ARU
Endonezya’da yakılarak açılmış tarlalarda yapılan göçebe tarımı : LADANG
Endonezya’da yapılan ve karanfille kokulandırılan bir sigara türü : KRETEK
Endonezya’da yaşayan ve mavi peri kuşu da denilen ötücü kuş : İRENA
Endonezya’da yetişen bir karabiber türünün meyvelerine verilen ad : KEBABİYE
Endonezya’nın Cava ve Bali adalarına özgü, vurmalı çalgılardan oluşan orkestra : GAMELAN
Endonezya’nın para birimi : RUPİ ; RUPİAH
Endonezya’nın Sumatra adasında bir bölge : ACEH
Endonezya’nın Sumatra adasında yaşayan Müslüman bir halk : AÇELER
Endonezya’ya özgü bir gölge oyunu : VAYANG
Endonezya’ya özgü,daha çok vurmalı çalgılarından oluşan orkestra : GAMELAN
Endonezya’yı oluşturan adalardan biri : BALİ
Endülüs Emevilerinde çeşitli saray ve harem hizmetlerinde görev yapan hadım edilmiş Slav kölelerine verilen ad : SEKALİBE
Enerji : ERKE
Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri : AVARIZ
Engel, uymazlık, sakınca : BEİS
Engel : KET
Engerek yılanı : EFİ
Enine boyuna, her yönü ile : ARİZAMİK
Enine, enlemesine. : ARZANİ
Enis Batur’un bir romanı : ELMA
Enli çember : KASNAK
Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim : CİCİM
Ensiz tahta : TİRİZ
Epikurosçulara ve Stoacılara göre mutluluğun temeli olan mutlak ruh dinginliği : ATARAKSİYA
Er bezi, testis : HUSYE
Erbainden sonra gelen, 31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi : HAMSİN
Erbezlerinin yangılanıp şişmesi : ORKİT
Erdem ve meziyette birbiriyle yarışma :TEFAZÜL
Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad : ERAT
Erendiz Atasü’nün bir öykü kitabı : UÇU
Erganun : ORG
Ergenlik çağına ulaşmamış erkek çocuk : SABİ
Erginlik : RÜŞT
Erik, kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk : KEDİBALI
Erim : MENZİL
Erime durumundaki madenlerin yüzeyinde toplanan madde : DIŞIK ; CÜRUF
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Erime. : ZEVEBAN
Erimekte bulunan buzun sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcak ölçer.: REOMÜR
Erimekte plan buzun sıcaklığını 32 santigrat derece,kaynar suyun buhar sıcaklığını 212 santigrat derece gösterebilecek biçimde derecelenmiş bulunan bir tür termometre.: FAHRENHAYT
Eristik : İDİŞİM
Erişim. : MUVASALA
Erişkin.: KAHİL: KAHYA
Erişmiş. : NAİL
Eritilmiş ve birazı yakılmış şekerle yapılan şekerleme.: KARAMELA
Eritre’nin başkenti.: ASMARA
Eritre’nin para birimi.: NAKFA
Eriyen elektrotla, karbondioksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG
Eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan akasya,kitre,sütleğen gibi bazı ağaçların kabuklarından sızarak donan,renksiz veya sarı kırmızımtırak renkte amorf madde. : ZAMK
Eriyik. : MAHLUL
Erkeğin eşi, zevce. : REFİKA; AYAL ;ZEVCE
Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine dayanan ideoloji.: MAŞİZM
Erkek balığın tohumu.: SÜT
Erkek boyun atkısı : FULAR
Erkek boz deveye yedi yaşından sonra verilen ad.:LÖK
Erkek cinsel organlarının işlevlerini,hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:ANDROLOJİ
Erkek çocuk. : KIZAN
Erkek dans eşi. : KAVALYE
Erkek deve,iki hörgüçlü deve.: BUĞRA
Erkek doğum hekimi.: LAVTA
Erkek evlat,oğul.:MAHDUM
Erkek geyik. : HONA
Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM
Erkek hemşire,korkunç güzel örneklerinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad.: OKSİMORON
Erkek hindi. : GURK
Erkek için yürekli,yiğit anlamında.: KOÇAK
Erkek kardeş :DADAŞ
Erkek keçi.:ERKEÇ
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ
Erkek masajcı.: MASÖR
Erkek ördek. : SUNA
Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.: ALAGARSON
Erkek torun.: HAFİT
Erkek üreme organlarından ersuyu kanalının, kısırlaştırma ya da enfeksiyonu önleme amacıyla kesilmesi. : VAZEKTOMİ
Erkek ve dişinin birbirlerine karşı duydukları istek,şehvet.: KÖSNÜ
Erkek ya da dişi üreme hücresi. : GAMET
Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE
Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ
Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER
Erkeklerin gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde giydikleri önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı bir giysi türü.: SMOKİN
Erkeklerin giydiği,genellikle keçeden,ucu sivri veya yüksek başlık.: KÜLAH
Erkekliği güçlü, çok eski bir Mısır tanrısı.: MİN
Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM
Erkeklik organı. : ZEKER
Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET
Erken bunama. : ŞİZOFRENİ
Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE
Erken olgunlaşan ince kabuklu bir çeşit siyah üzüm. İMNİT
Ermeni asıllı Osmanlı tiyatro oyuncusu (Aznif Hanım diye de bilinirdi).:HRAÇYA
Ermeni müziğine özgü, kavala benzer bir çalgı. : DUDUK
Ermeni saz şairlerine verilen ad. : AŞUĞ
Ermenistan’ın başkenti.: ERİVAN
Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN
Ermenistan’ın para birimi. : DRAM
Ermiş,Kum ve Köpük,İnsanoğlu İsa,Sözler gibi yapıtları dilimize de çevrilmiş Lübnan asıllı ABD’li yazar ve şair.: HALİL CİBRAN
Erotik, şehevi : KÖSNÜL
Erozyon etkisiyle oluşmuş,yumuşak engebeli yeryüzü parçası,yontukdüz.: PENEPLEN
Erteleme. : TECİL
Erzak odası. : KİLER
Erzincan yöresine özgü siyah üzüm cinsi.: CİMİN
Erzincan,Tunceli,Elazığ,Bingöl illerinde üretilen tanınmış bir tulum peyniri.: ŞAVAK
Erzincan’da bir kaplıca ve buradan çıkarılan tanınmış maden suyu. : BÖGERT
Erzincan’da ünlü bir şelale.: GİRLEVİK
Erzincan’ın bir ilçesi. : İLİÇ
Erzincan’ın Tercan ilçesinde kendi adını taşıyan kümbetiyle de tanınmış Saltuklu emiresi.: MAMAHATUN
Erzincan-Refahiye karayolunda bir dağ geçidi. : SAKALTUTAN
Erzurum ilinde bir göl ve çağlayan. : TORTUM
Erzurum yöresinde “saya” törenine verilen ad. : KALİK
Erzurum yöresine özgü,yoğurt ve yarmayla yapılan çorba : EN
Erzurum’da Oltu ilçesine özgü, “yatık döner” de denilen bir tür kebap. : CAĞ
Erzurum’da ünlü bir medrese.: YAKUTİYE
Erzurum’daki çifte minareli medresenin bir başka adı.: HATUNİYE
Erzurum’un Pasinler ilçesinde bir kaplıca.: ALİ PAŞA
Erzurum’un Uzundere ilçesinde, ünlü bir Gürcü kilisesi. : ÖŞKVANK
Esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir minenin,gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği.: ŞAVAT
Esenlik dilemek. : SELAM
Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG
Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR
Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA
Esir çocuk. : BEÇE
Esirgeyici, merhametli. :RAUF
Esirler.: ÜSERA
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA
Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM
Eski Ahit’in altı değişik metnini bütünleştiren “Heksapla” adlı yapıtıyla ünlü, erken dönem Yunan kilisesinin en önemli ilahiyatçısı. : ORİGENES
Eski Asur kenti. : NİNOVA
Eski ayakkabı. : KELİK
Eski Babil başkentlerinden biri.: LARSA
Eski bez parçası,paçavra. : ÇAPUT
Eski biçimine çevirme. : İRCA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. : FARAK
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.(1283 gramlık). : OKKA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.: BATMAN
Eski bir Avrupa kavmi.: KELT
Eski bir çalgı. : MAR
Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN
Eski bir hacim ölçüsü.: KA
Eski bir Hindu tapınağı tipi.: ASANA
Eski bir salon dansı.: KADRİL
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA
Eski bir tüfek. : KARABİNA
Eski bir Türk çalgısı.: IKLIĞ
Eski bir Türkistan parası.: KİPEK
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 santimetreye eşit).: ARŞIN
Eski bir uzunluk ölçüsü.(65 cm boyunda). : ENDAZE
Eski çağ Roma yapıtlarında bulunan tuhaf,gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu.: GROTESK
Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.: ARKEOLOJİ
Eski çağlardan kalma yapıt. : ANTİKA
Eski çağların en büyük hekimlerinden biri olan ve deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan eski Yunanlı hekim. : GALENOS
Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.: TAO
Eski dide dullar.: ERAMİL
Eski dilde surat,yüz. : RU
Eski dilde acıyan. : RAİF
Eski dilde adalet,doğruluk.: ADL
Eski dilde adet, tören. : DEB
Eski dilde ağırbaşlılık, vakar. : VAK
Eski dilde ağız. : FEM
Eski dilde ağız : EHEN
Eski dilde ağlatma. : IBKA
Eski dilde akıllı. : LEBİBE
Eski dilde aktar anlamında sözcük.: ATTAR
Eski dilde alametler, işaretler. : ALAİM
Eski dilde alın. : NASİYE
Eski dilde altın. : ZER
Eski dilde ameller, istekler : AMAL
Eski dilde anahtar.: MİFTAH
Eski dilde anlama, kavrama : FEHİM
Eski dilde anne. : EM ; ÜM; MADER
Eski dilde Aralık ayı : BİRİNCİ KANUN , İLK KANUN
Eski dilde arka ,sırt. : ZAHR
Eski dilde arkası sıra : DERADAP
Eski dilde arkeoloji.: ATİKİYAT
Eski dilde asla, hiçbir zaman. : EBEDA
Eski dilde aslan. : ŞİR ; ESED
Eski dilde asma, bağ kütüğü.: REZ
Eski dilde astrolog. : NÜCUMİ
Eski dilde aşiretler, oymaklar.: AŞAİR
Eski dilde at, beygir. : ESB
Eski dilde atasözü.ARBIMESEL
Eski dilde ateşler. : NİRAN
Eski dilde atik,çevik.:ÇALAK
Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR
Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR
Eski dilde ayna. : MİRAT
Eski dilde ayrı durma.Sıkma, sıkarak bağlama. : ŞET
Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE
Eski dilde azı dişi. : NAB
Eski dilde baba Cet. : EB
Eski dilde bağırsaklar. : EMA
Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama. : TAKYİT
Eski dilde balık. : MAHİ
Eski dilde balta.: TEBER
Eski dilde başhekim.: SERTABİP
Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ
Eski dilde bayrak,sancak.: RAYET
Eski dilde belediye . : URAY
Eski dilde belirti. : NİŞANE
Eski dilde bencillik.: ENANİYET
Eski dilde benzer, eş, aynı anlamında sözcük.: NİD
Eski dilde berber. : PERUKAR
Eski dilde berrak,duru.: NAB
Eski dilde beşte bir.: PENÇİK
Eski dilde beyaz şaraba verilen ad.: ZERAB
Eski dilde beyazlanma,ağarma anlamında sözcük.: İBYİZAZ
Eski dilde bırakma,salıverme.: ITLAK
Eski dilde biçimsel anlamında bir sözcük.: SURİ
Eski dilde bilgiçlik taslayan.: MALUMATFURUŞ
Eski dilde bilmeceler.: ELGAZ
Eski dilde bin sayısı.: ELF
Eski dilde bir şeyin geçmişi.: SİBAK
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski dilde bitiştirme,birleştirme,iki şeyi birbirine ekleme. : İLSAK
Eski dilde boy,endam. : KAD
Eski dilde boylam. : TUL
Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.: NEFİR
Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK
Eski dilde böğürtlen.: BÜK
Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK
Eski dilde burun.: ENF
Eski dilde bülbül. : ANDELİB
Eski dilde cam, kristal.: MİNA
Eski dilde cehennem. : TAMU
Eski dilde cehennem.: NİRAN
Eski dilde cıva. : ABEK
Eski dilde cömertlik,iyilikseverlik.: SEMAHAT
Eski dilde çekinme, razı olmama. : İBA
Eski dilde çekirge. : MİK
Eski dilde çeyrek. : RUBU
Eski dilde çizme. : MUSE
Eski dilde çocuklar.: EFTAL
Eski dilde çok bağışta bulunan. : MİNAM
Eski dilde çok konuşan,geveze anlamındaki sözcük.: RAAD
Eski dilde çok olma durumu, çokluk, bolluk. Kalabalık. : KESRET
Eski dilde çok sık kadın boşayan erkek. : MITLAK
Eski dilde çöl. : TİH
Eski dilde çukur.: ÜKRE
Eski dilde dağ eteği, çayırlık, çimenlik. : RAG
Eski dilde dağ kırlangıcına verilen ad.: UVVAR
Eski dilde dağ.: CEBEL
Eski dilde daha doğru, en sağlam. : ASAH
Eski dilde damar. : REG
Eski dilde damla hastalığı.: NIKRİS
Eski dilde davul.: TABL
Eski dilde değme,dokunma. : MES
Eski dilde delip geçen,içe işleyen.: NAFİZ
Eski dilde demir : AHEN
Eski dilde deri kalkan : DARAKA
Eski dilde derin hale getirme : İKAR
Eski dilde derinlik : UMK
Eski dilde derinlikler : AMAK
Eski dilde deve : ŞÜTÜR
Eski dilde devirler, çağlar, zamanlar : EDVAR
Eski dilde dışarı çıkarma, dışarı atma : ITRAH
Eski dilde dilek : KAM
Eski dilde dilenci : SAİL ; GEDA
Eski dilde dilsiz : EBKEM
Eski dilde dinç, güçlü, kuvvetli : TÜVANA
Eski dilde dinlenme, istirahat : AJ
Eski dilde diyalektik : CEDEL
Eski dilde doğuştan kör : NABİNA
Eski dilde doku. : NESİÇ
Eski dilde dokumacılıkta, tüle benzer ince ve saydam bir kumaş : SAKANGUR
Eski dilde dolum, dolma, doluluk. : MELA
Eski dilde dostlar, arkadaşlar : İHVAN
Eski dilde doyurma : İŞBA
Eski dilde dökme, akıtma : İRAKA
Eski dilde dölleme, döllenme : İLKAH
Eski dilde dönek : ALLAK
Eski dilde dönence : MEDAR
Eski dilde dördüncü : RABİA
Eski dilde dörtte bir, çeyrek : RUBU
Eski dilde dudak : LEB
Eski dilde duruşma : MURAFAA
Eski dilde duvar : DAR
Eski dilde düğün yemeği./Saadet, mutluluk : URS ; URAS
Eski dilde düşman : ADU
Eski dilde düşmanlar, hasımlar : HUSUM
Eski dilde eczacı : İSPENÇİYAR
Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN
Eski dilde ekmek : NAN
Eski dilde el ustalığı : ZANAAT
Eski dilde el : DEST
Eski dilde elbise, çamaşır : CAME
Eski dilde elma : SİB
Eski dilde en azından., asgari : LAAKAL
Eski dilde en sefiller, pek aşağı : ESFEL
Eski dilde en sonra bulunan, sonuncu : HATEM
Eski dilde en tatlı : AZEB
Eski dilde engel,uymazlık : BEİS ; HAİL
Eski dilde enine, enlemesine : ARZANİ
Eski dilde er, erkek : NER
Eski dilde erik : ALU
Eski dilde erkeğin kadını boşaması : TALAK
Eski dilde erkek evlatlar : PÜSERAN
Eski dilde erkekler : RİCAL
Eski dilde eskiler anlamında sözcük : ATAİK
Eski dilde estetik : BEDİA
Eski dilde eş , zevce : REFİKA
Eski dilde eşek : HAR
Eski dilde eşik : ASİTANE
Eski dilde et : LAHM
Eski dilde etek : DAMEN
Eski dilde eziyet, sıkıntı, azap : RENC
Eski dilde faiz : RİBA
Eski dilde fakat, ama, ancak anlamında sözcük : LİK
Eski dilde fiiller, eylemler anlamında sözcük : EFAL
Eski dilde frengi hastalığına verilen ad : ATEŞEK
Eski dilde gayri, başka : SİVA
Eski dilde gazete : CERİDE
Eski dilde gece : ŞEB ; LEYL
Eski dilde geceler : LEYAL
Eski dilde geçip gitme, sona erme : MÜRUR
Eski dilde gelin. Gelin,yeni evlenmiş kadın : ARUS
Eski dilde gemi demiri : MİRSAT
Eski dilde gemi : SEFİNE ; SABİHA ; KEŞTİ
Eski dilde geometri : HENDESE
Eski dilde gerdek : ARİS
Eski dilde geri çeviren,reddeden : RAD
Eski dilde geri döndürme, geri çevirme : REKS
Eski dilde gidiş, gelip gitme : REFTİ ; REFT
Eski dilde giyen, giyinmiş : LABİS
Eski dilde giysi, giyecek : RUBA ; LİBAS
Eski dilde gizem : RAZ
Eski dilde gökbilim, astronomi : FELEKİYAT
Eski dilde gökkuşağı : TİRAJE
Eski dilde gömlek : KOMİS
Eski dilde görme : RÜYET
Eski dilde gösterme : İRAE
Eski dilde göz : AYN ; DİDE
Eski dilde gözyaşı : EŞK
Eski dilde güç, iktidar elde etme anlamında sözcük : NAMİYE
Eski dilde güçsüz bırakma : İHAN
Eski dilde gün : RUZ
Eski dilde gün : YEVM
Eski dilde güneş ya da ay tutulması : KESF
Eski dilde güneş : ŞEMS
Eski dilde günlük olayların yazıldığı defter : RUZNAME
Eski dilde güreş. : AFTAB
Eski dilde gürültü. Savaş : VEGA
Eski dilde güzel kokulu şey : ŞEMİME
Eski dilde haberci, ulak : SAİ
Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara, özellikle Fransızlara verdiği ad: DİDON
Eski dilde hasta : BİMAR
Eski dilde hastalık , dert : DA
Eski dilde hastalık : MARAZ
Erimekte bulunan buzun sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcak ölçer.: REOMÜR
Erimekte plan buzun sıcaklığını 32 santigrat derece,kaynar suyun buhar sıcaklığını 212 santigrat derece gösterebilecek biçimde derecelenmiş bulunan bir tür termometre.: FAHRENHAYT
Eristik : İDİŞİM
Erişim. : MUVASALA
Erişkin.: KAHİL: KAHYA
Erişmiş. : NAİL
Eritilmiş ve birazı yakılmış şekerle yapılan şekerleme.: KARAMELA
Eritre’nin başkenti.: ASMARA
Eritre’nin para birimi.: NAKFA
Eriyen elektrotla, karbondioksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG
Eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan akasya,kitre,sütleğen gibi bazı ağaçların kabuklarından sızarak donan,renksiz veya sarı kırmızımtırak renkte amorf madde. : ZAMK
Eriyik. : MAHLUL
Erkeğin eşi, zevce. : REFİKA; AYAL ;ZEVCE
Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine dayanan ideoloji.: MAŞİZM
Erkek balığın tohumu.: SÜT
Erkek boyun atkısı : FULAR
Erkek boz deveye yedi yaşından sonra verilen ad.:LÖK
Erkek cinsel organlarının işlevlerini,hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:ANDROLOJİ
Erkek çocuk. : KIZAN
Erkek dans eşi. : KAVALYE
Erkek deve,iki hörgüçlü deve.: BUĞRA
Erkek doğum hekimi.: LAVTA
Erkek evlat,oğul.:MAHDUM
Erkek geyik. : HONA
Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM
Erkek hemşire,korkunç güzel örneklerinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad.: OKSİMORON
Erkek hindi. : GURK
Erkek için yürekli,yiğit anlamında.: KOÇAK
Erkek kardeş :DADAŞ
Erkek keçi.:ERKEÇ
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ
Erkek masajcı.: MASÖR
Erkek ördek. : SUNA
Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.: ALAGARSON
Erkek torun.: HAFİT
Erkek üreme organlarından ersuyu kanalının, kısırlaştırma ya da enfeksiyonu önleme amacıyla kesilmesi. : VAZEKTOMİ
Erkek ve dişinin birbirlerine karşı duydukları istek,şehvet.: KÖSNÜ
Erkek ya da dişi üreme hücresi. : GAMET
Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE
Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ
Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER
Erkeklerin gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde giydikleri önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı bir giysi türü.: SMOKİN
Erkeklerin giydiği,genellikle keçeden,ucu sivri veya yüksek başlık.: KÜLAH
Erkekliği güçlü, çok eski bir Mısır tanrısı.: MİN
Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM
Erkeklik organı. : ZEKER
Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET
Erken bunama. : ŞİZOFRENİ
Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE
Erken olgunlaşan ince kabuklu bir çeşit siyah üzüm. İMNİT
Ermeni asıllı Osmanlı tiyatro oyuncusu (Aznif Hanım diye de bilinirdi).:HRAÇYA
Ermeni müziğine özgü, kavala benzer bir çalgı. : DUDUK
Ermeni saz şairlerine verilen ad. : AŞUĞ
Ermenistan’ın başkenti.: ERİVAN
Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN
Ermenistan’ın para birimi. : DRAM
Ermiş,Kum ve Köpük,İnsanoğlu İsa,Sözler gibi yapıtları dilimize de çevrilmiş Lübnan asıllı ABD’li yazar ve şair.: HALİL CİBRAN
Erotik, şehevi : KÖSNÜL
Erozyon etkisiyle oluşmuş,yumuşak engebeli yeryüzü parçası,yontukdüz.: PENEPLEN
Erteleme. : TECİL
Erzak odası. : KİLER
Erzincan yöresine özgü siyah üzüm cinsi.: CİMİN
Erzincan,Tunceli,Elazığ,Bingöl illerinde üretilen tanınmış bir tulum peyniri.: ŞAVAK
Erzincan’da bir kaplıca ve buradan çıkarılan tanınmış maden suyu. : BÖGERT
Erzincan’da ünlü bir şelale.: GİRLEVİK
Erzincan’ın bir ilçesi. : İLİÇ
Erzincan’ın Tercan ilçesinde kendi adını taşıyan kümbetiyle de tanınmış Saltuklu emiresi.: MAMAHATUN
Erzincan-Refahiye karayolunda bir dağ geçidi. : SAKALTUTAN
Erzurum ilinde bir göl ve çağlayan. : TORTUM
Erzurum yöresinde “saya” törenine verilen ad. : KALİK
Erzurum yöresine özgü,yoğurt ve yarmayla yapılan çorba : EN
Erzurum’da Oltu ilçesine özgü, “yatık döner” de denilen bir tür kebap. : CAĞ
Erzurum’da ünlü bir medrese.: YAKUTİYE
Erzurum’daki çifte minareli medresenin bir başka adı.: HATUNİYE
Erzurum’un Pasinler ilçesinde bir kaplıca.: ALİ PAŞA
Erzurum’un Uzundere ilçesinde, ünlü bir Gürcü kilisesi. : ÖŞKVANK
Esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir minenin,gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği.: ŞAVAT
Esenlik dilemek. : SELAM
Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG
Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR
Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA
Esir çocuk. : BEÇE
Esirgeyici, merhametli. :RAUF
Esirler.: ÜSERA
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA
Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM
Eski Ahit’in altı değişik metnini bütünleştiren “Heksapla” adlı yapıtıyla ünlü, erken dönem Yunan kilisesinin en önemli ilahiyatçısı. : ORİGENES
Eski Asur kenti. : NİNOVA
Eski ayakkabı. : KELİK
Eski Babil başkentlerinden biri.: LARSA
Eski bez parçası,paçavra. : ÇAPUT
Eski biçimine çevirme. : İRCA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. : FARAK
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.(1283 gramlık). : OKKA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.: BATMAN
Eski bir Avrupa kavmi.: KELT
Eski bir çalgı. : MAR
Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN
Eski bir hacim ölçüsü.: KA
Eski bir Hindu tapınağı tipi.: ASANA
Eski bir salon dansı.: KADRİL
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA
Eski bir tüfek. : KARABİNA
Eski bir Türk çalgısı.: IKLIĞ
Eski bir Türkistan parası.: KİPEK
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 santimetreye eşit).: ARŞIN
Eski bir uzunluk ölçüsü.(65 cm boyunda). : ENDAZE
Eski çağ Roma yapıtlarında bulunan tuhaf,gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu.: GROTESK
Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.: ARKEOLOJİ
Eski çağlardan kalma yapıt. : ANTİKA
Eski çağların en büyük hekimlerinden biri olan ve deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan eski Yunanlı hekim. : GALENOS
Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.: TAO
Eski dide dullar.: ERAMİL
Eski dilde surat,yüz. : RU
Eski dilde acıyan. : RAİF
Eski dilde adalet,doğruluk.: ADL
Eski dilde adet, tören. : DEB
Eski dilde ağırbaşlılık, vakar. : VAK
Eski dilde ağız. : FEM
Eski dilde ağız : EHEN
Eski dilde ağlatma. : IBKA
Eski dilde akıllı. : LEBİBE
Eski dilde aktar anlamında sözcük.: ATTAR
Eski dilde alametler, işaretler. : ALAİM
Eski dilde alın. : NASİYE
Eski dilde altın. : ZER
Eski dilde ameller, istekler : AMAL
Eski dilde anahtar.: MİFTAH
Eski dilde anlama, kavrama : FEHİM
Eski dilde anne. : EM ; ÜM; MADER
Eski dilde Aralık ayı : BİRİNCİ KANUN , İLK KANUN
Eski dilde arka ,sırt. : ZAHR
Eski dilde arkası sıra : DERADAP
Eski dilde arkeoloji.: ATİKİYAT
Eski dilde asla, hiçbir zaman. : EBEDA
Eski dilde aslan. : ŞİR ; ESED
Eski dilde asma, bağ kütüğü.: REZ
Eski dilde astrolog. : NÜCUMİ
Eski dilde aşiretler, oymaklar.: AŞAİR
Eski dilde at, beygir. : ESB
Eski dilde atasözü.ARBIMESEL
Eski dilde ateşler. : NİRAN
Eski dilde atik,çevik.:ÇALAK
Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR
Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR
Eski dilde ayna. : MİRAT
Eski dilde ayrı durma.Sıkma, sıkarak bağlama. : ŞET
Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE
Eski dilde azı dişi. : NAB
Eski dilde baba Cet. : EB
Eski dilde bağırsaklar. : EMA
Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama. : TAKYİT
Eski dilde balık. : MAHİ
Eski dilde balta.: TEBER
Eski dilde başhekim.: SERTABİP
Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ
Eski dilde bayrak,sancak.: RAYET
Eski dilde belediye . : URAY
Eski dilde belirti. : NİŞANE
Eski dilde bencillik.: ENANİYET
Eski dilde benzer, eş, aynı anlamında sözcük.: NİD
Eski dilde berber. : PERUKAR
Eski dilde berrak,duru.: NAB
Eski dilde beşte bir.: PENÇİK
Eski dilde beyaz şaraba verilen ad.: ZERAB
Eski dilde beyazlanma,ağarma anlamında sözcük.: İBYİZAZ
Eski dilde bırakma,salıverme.: ITLAK
Eski dilde biçimsel anlamında bir sözcük.: SURİ
Eski dilde bilgiçlik taslayan.: MALUMATFURUŞ
Eski dilde bilmeceler.: ELGAZ
Eski dilde bin sayısı.: ELF
Eski dilde bir şeyin geçmişi.: SİBAK
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski dilde bitiştirme,birleştirme,iki şeyi birbirine ekleme. : İLSAK
Eski dilde boy,endam. : KAD
Eski dilde boylam. : TUL
Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.: NEFİR
Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK
Eski dilde böğürtlen.: BÜK
Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK
Eski dilde burun.: ENF
Eski dilde bülbül. : ANDELİB
Eski dilde cam, kristal.: MİNA
Eski dilde cehennem. : TAMU
Eski dilde cehennem.: NİRAN
Eski dilde cıva. : ABEK
Eski dilde cömertlik,iyilikseverlik.: SEMAHAT
Eski dilde çekinme, razı olmama. : İBA
Eski dilde çekirge. : MİK
Eski dilde çeyrek. : RUBU
Eski dilde çizme. : MUSE
Eski dilde çocuklar.: EFTAL
Eski dilde çok bağışta bulunan. : MİNAM
Eski dilde çok konuşan,geveze anlamındaki sözcük.: RAAD
Eski dilde çok olma durumu, çokluk, bolluk. Kalabalık. : KESRET
Eski dilde çok sık kadın boşayan erkek. : MITLAK
Eski dilde çöl. : TİH
Eski dilde çukur.: ÜKRE
Eski dilde dağ eteği, çayırlık, çimenlik. : RAG
Eski dilde dağ kırlangıcına verilen ad.: UVVAR
Eski dilde dağ.: CEBEL
Eski dilde daha doğru, en sağlam. : ASAH
Eski dilde damar. : REG
Eski dilde damla hastalığı.: NIKRİS
Eski dilde davul.: TABL
Eski dilde değme,dokunma. : MES
Eski dilde delip geçen,içe işleyen.: NAFİZ
Eski dilde demir : AHEN
Eski dilde deri kalkan : DARAKA
Eski dilde derin hale getirme : İKAR
Eski dilde derinlik : UMK
Eski dilde derinlikler : AMAK
Eski dilde deve : ŞÜTÜR
Eski dilde devirler, çağlar, zamanlar : EDVAR
Eski dilde dışarı çıkarma, dışarı atma : ITRAH
Eski dilde dilek : KAM
Eski dilde dilenci : SAİL ; GEDA
Eski dilde dilsiz : EBKEM
Eski dilde dinç, güçlü, kuvvetli : TÜVANA
Eski dilde dinlenme, istirahat : AJ
Eski dilde diyalektik : CEDEL
Eski dilde doğuştan kör : NABİNA
Eski dilde doku. : NESİÇ
Eski dilde dokumacılıkta, tüle benzer ince ve saydam bir kumaş : SAKANGUR
Eski dilde dolum, dolma, doluluk. : MELA
Eski dilde dostlar, arkadaşlar : İHVAN
Eski dilde doyurma : İŞBA
Eski dilde dökme, akıtma : İRAKA
Eski dilde dölleme, döllenme : İLKAH
Eski dilde dönek : ALLAK
Eski dilde dönence : MEDAR
Eski dilde dördüncü : RABİA
Eski dilde dörtte bir, çeyrek : RUBU
Eski dilde dudak : LEB
Eski dilde duruşma : MURAFAA
Eski dilde duvar : DAR
Eski dilde düğün yemeği./Saadet, mutluluk : URS ; URAS
Eski dilde düşman : ADU
Eski dilde düşmanlar, hasımlar : HUSUM
Eski dilde eczacı : İSPENÇİYAR
Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN
Eski dilde ekmek : NAN
Eski dilde el ustalığı : ZANAAT
Eski dilde el : DEST
Eski dilde elbise, çamaşır : CAME
Eski dilde elma : SİB
Eski dilde en azından., asgari : LAAKAL
Eski dilde en sefiller, pek aşağı : ESFEL
Eski dilde en sonra bulunan, sonuncu : HATEM
Eski dilde en tatlı : AZEB
Eski dilde engel,uymazlık : BEİS ; HAİL
Eski dilde enine, enlemesine : ARZANİ
Eski dilde er, erkek : NER
Eski dilde erik : ALU
Eski dilde erkeğin kadını boşaması : TALAK
Eski dilde erkek evlatlar : PÜSERAN
Eski dilde erkekler : RİCAL
Eski dilde eskiler anlamında sözcük : ATAİK
Eski dilde estetik : BEDİA
Eski dilde eş , zevce : REFİKA
Eski dilde eşek : HAR
Eski dilde eşik : ASİTANE
Eski dilde et : LAHM
Eski dilde etek : DAMEN
Eski dilde eziyet, sıkıntı, azap : RENC
Eski dilde faiz : RİBA
Eski dilde fakat, ama, ancak anlamında sözcük : LİK
Eski dilde fiiller, eylemler anlamında sözcük : EFAL
Eski dilde frengi hastalığına verilen ad : ATEŞEK
Eski dilde gayri, başka : SİVA
Eski dilde gazete : CERİDE
Eski dilde gece : ŞEB ; LEYL
Eski dilde geceler : LEYAL
Eski dilde geçip gitme, sona erme : MÜRUR
Eski dilde gelin. Gelin,yeni evlenmiş kadın : ARUS
Eski dilde gemi demiri : MİRSAT
Eski dilde gemi : SEFİNE ; SABİHA ; KEŞTİ
Eski dilde geometri : HENDESE
Eski dilde gerdek : ARİS
Eski dilde geri çeviren,reddeden : RAD
Eski dilde geri döndürme, geri çevirme : REKS
Eski dilde gidiş, gelip gitme : REFTİ ; REFT
Eski dilde giyen, giyinmiş : LABİS
Eski dilde giysi, giyecek : RUBA ; LİBAS
Eski dilde gizem : RAZ
Eski dilde gökbilim, astronomi : FELEKİYAT
Eski dilde gökkuşağı : TİRAJE
Eski dilde gömlek : KOMİS
Eski dilde görme : RÜYET
Eski dilde gösterme : İRAE
Eski dilde göz : AYN ; DİDE
Eski dilde gözyaşı : EŞK
Eski dilde güç, iktidar elde etme anlamında sözcük : NAMİYE
Eski dilde güçsüz bırakma : İHAN
Eski dilde gün : RUZ
Eski dilde gün : YEVM
Eski dilde güneş ya da ay tutulması : KESF
Eski dilde güneş : ŞEMS
Eski dilde günlük olayların yazıldığı defter : RUZNAME
Eski dilde güreş. : AFTAB
Eski dilde gürültü. Savaş : VEGA
Eski dilde güzel kokulu şey : ŞEMİME
Eski dilde haberci, ulak : SAİ
Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara, özellikle Fransızlara verdiği ad: DİDON
Eski dilde hasta : BİMAR
Eski dilde hastalık , dert : DA
Eski dilde hastalık : MARAZ
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Eski dilde hastalıklar.:EMRAZ
Eski dilde hazırlama,yerleştirme.:TABİYE
Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME
Eski dilde hesap defteri.. : ABAR
Eski dilde hesap, tahmin, istatistik. Araştırma, inceleme. : AMAR
Eski dilde hevesler, istekler. : EHVA
Eski dilde hiddet, öfke, kızgınlık. : KAKINÇ
Eski dilde hokkabazlık, el çabukluğu. : ŞABEZE
Eski dilde hor görülen,aşağılanmış olan.: AHKAR
Eski dilde horoz : DİK
Eski dilde hükümetin,hazinenin malı olan,beylik.: MİRİ
Eski dilde ılgın ağacı.: AC
Eski dilde ibadet etme.:TAAT
Eski dilde ibadet.:KUNUT
Eski dilde iç,öz,asıl,merkez.:SAMİM
Eski dilde içi taşla örülü kuyuya verilen ad.:RES
Eski dilde idare etmek., temize çıkarmak. : ABRAMAK
Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB
Eski dilde ikiz anlamında sözcük.:TEVEM
Eski dilde ikizler burcu.: CEVZA
Eski dilde iklimler.: EKALİM
Eski dilde ilkbahar.: NEVBAHAR
Eski dilde insanlar, kimseler. : KESAN
Eski dilde integral. :TAMAMİ
Eski dilde intikam. : SAR
Eski dilde it üzümü.:BAREC
Eski dilde iyi cins at. : SAFİN
Eski dilde kadın.: ZEN
Eski dilde kadınca,kadın gibi.:ZENANE
Eski dilde kadınlar, kızlar. : İNAS
Eski dilde kahramanlar, yiğitler. : ASÜD
Eski dilde kale hendeği. : UR
Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA
Eski dilde kalın kafalı.:GABİ
Eski dilde kalın sopa,değnek.:MATRAK
Eski dilde kamış. : NAY
Eski dilde kan pıhtısı. : ALAK
Eski dilde kan. : DEM.:HUN
Eski dilde kanat.:BAL
Eski dilde kansere verilen ad.:AKİLE
Eski dilde kapı önü,eşik.:ASİTAN
Eski dilde kaplan.:BEBİR
Eski dilde karanlık.:ZULMET
Eski dilde karınca. : MUR
Eski dilde karında su biriktirme hastalığı. : AMAR
Eski dilde kartal takım yıldızının adı.:UKAB
Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN:SONTEŞRİN
Eski dilde kaş.: EBRU
Eski dilde katıksız,saf.:RAİK
Eski dilde kaz.: BAT
Eski dilde kazalar,belalar.:AVARIZ
Eski dilde kemik. : AZM
Eski dilde kent,şehir. :ŞAR
Eski dilde kesin bilgi,sağlam kanıt.:İKANİ
Eski dilde kılıç. : TİG .:SEYF
Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN
Eski dilde kilise çanı.:NAKUS
Eski dilde kimse. : KİMESNE
Eski dilde kimseler, insanlar. : KESAN
Eski dilde kip.:SIYGA
Eski dilde kirpikler.:MÜJGAN
Eski dilde koku. : BU
Eski dilde kolay. : ASAN
Eski dilde konsolos.:ŞEHBENDER
Eski dilde korkan, ürkek. : REMENDE
Eski dilde korku,heyecan.: REV: BİM
Eski dilde kovma. : İBAD
Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR
Eski dilde köpek. : SEG : SEK
Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET
Eski dilde kötü iş yapma,kötülük etme.:İRTİKAP
Eski dilde kötülükçü,fesat kimse. :ŞERİR
Eski dilde köyle ilgili,köylü. :RUSTAİ
Eski dilde kucak.:AGUŞ
Eski dilde kumaş. : KALA
Eski dilde kural dışı,uyumsuz.:ŞAZ
Eski dilde kurban bayramı. : ADHA
Eski dilde kuş gagası. :NUL
Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT
Eski dilde kuvvetler,güçler.:KUVA
Eski dilde küçük mızrak. :NİZEK
Eski dilde lanet sözü. : LAN
Eski dilde mektup, mesaj ulaştırma. : BELAĞ
Eski dilde mermer.:RUHAM
Eski dilde mezarlar,kabirler.:MEDAFİN
Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski dilde mizah sanatı.:MÜZAHE
Eski dilde mum, balmumu.: ŞEM
Eski dilde mutlu etme, mutluluk verme. : İSAD
Eski dilde mühür. Yüzük gibi parmağa takılan mühür. : HATEM
Eski dilde müjde, müjdeli haber. : SAVA
Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN
Eski dilde mürettebat.:TAİFE
Eski dilde narin, ince, dokunaklı, hassas. Merhametli, çok acıyan. Yufka yürekli, açıyan. (İslam hukukunda: Köle). : RAKİK
Eski dilde nevale,azık. : TUŞE
Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN:KANUNUSANİ
Eski dilde odun,ağaç. :UÇARI
Eski dilde oğul,evlat.:İBN
Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ
Eski dilde ok.. : TİR
Eski dilde Oklar. NİBAL
Eski dilde on sayısı. : AŞR
Eski dilde onarma.:REM
Eski dilde ondalık.:AŞARİ
Eski dilde onluklar.:AŞERAT
Eski dilde otlar. : ERA
Eski dilde oturan, oturmuş anlamında birleşik sözcükler oluşturan sözcük. : NİŞİN
Eski dilde öç,intikam.:SAR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE
Eski dilde öfke.:RİS
Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ
Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH
Eski dilde ömürler, hayatlar, yaşlar. : AMAR
Eski dilde önce davranma.:TAKADDÜM
Eski dilde öncü.:TALİA
Eski dilde örtme, gizleme.: SETR
Eski dilde örtüler,zarlar anlamında sözcük.:AGŞİYE
Eski dilde örümcek. : ANKEBUT
Eski dilde özdeyiş.:KELAMIKİBAR
Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR
Eski dilde papağan. :TUTİ
Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK
Eski dilde parlama.:LEM
Eski dilde parlayan,parlak.:ŞARIK
Eski dilde peçe,yaşmak. : LİSAM
Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA
Eski dilde pirinç. : ERZ
Eski dilde rüzgar, esinti. : RİH
Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB
Eski dilde sağır. : ASAM
Eski dilde sanık.: MAZNUN
Eski dilde satın alma.:İŞTİRA
Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF
Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ
Eski dilde sefil, pek aşağı. : EZFEL
Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL
Eski dilde sevinçli,neşeli.:ŞADAN
Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK
Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB
Eski dilde sığır çobanı.: RAİ
Eski dilde sıhhi. : ZENİ
Eski dilde sıkıntı verici.:MUKASSİ
Eski dilde siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT
Eski dilde sol taraf.:YESAR
Eski dilde soluk,nefes : DEM
Eski dilde sorgu yargıcı. : MÜSTANTİK
Eski dilde soylular,aristokrasi.: ZADEGAN
Eski dilde sövme,sövgü. :ŞETİM
Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE
Eski dilde su.. : AB : MA
Eski dilde suda yüzme.:SİBAHAT
Eski dilde sultanlar.:SELATİN
Eski dilde sundurma.:REVAK
Eski dilde surat, yüz. : RU
Eski dilde sülük. : ALAK
Eski dilde sünnet etme.:HİTAN
Eski dilde süreç.:VETİRE
Eski dilde süs.: ZİVER
Eski dilde şairler.:ŞUARA
Eski dilde şarap.. :HAMR.:MÜL:NUŞDARU
Eski dilde şehir.:ŞAR
Eski dilde şehvet.:BAH
Eski dilde şiddetli ceza,ibret.:NEKAL
Eski dilde şiirler.:EŞAR
Eski dilde şişme, kabarma. : AMASA
Eski dilde şöhret, ün. : NENG
Eski dilde şüpheci, kuruntulu kimse için kullanılan sözcük. : MERAKİ
Eski dilde şüphecilik (felsefede). : İNADİYE
Eski dilde taç.: İKLİL
Eski dilde taçlar. : TİC
Eski dilde tahtlar. : ERAİK
Eski dilde takım,çeşit.:MAKULE
Eski dilde tanrılık vasfı,tanrısallık.:ULUHİYET
Eski dilde tarak. : ŞANE
Eski dilde tasarlama.:TASMİM
Eski dilde taş. :SENG
Eski dilde taşları parçalamakta kullanılan büyük çekiç.:MİTİN
Eski dilde terim.:ISTILAH
Eski dilde ticaret.:TECİM
Eski dilde titreyiş, titreme. : RAŞE
Eski dilde toplama. : İCMA
Eski dilde toz,toprak.:GUBAR
Eski dilde trigonometri.:MÜSELLESAT
Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA
Eski dilde tuz. : NEMEK
Eski dilde Türkler anlamında sözcük. : ETRAK
Eski dilde uğursuzluk. : HUSUM
Eski dilde hazırlama,yerleştirme.:TABİYE
Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME
Eski dilde hesap defteri.. : ABAR
Eski dilde hesap, tahmin, istatistik. Araştırma, inceleme. : AMAR
Eski dilde hevesler, istekler. : EHVA
Eski dilde hiddet, öfke, kızgınlık. : KAKINÇ
Eski dilde hokkabazlık, el çabukluğu. : ŞABEZE
Eski dilde hor görülen,aşağılanmış olan.: AHKAR
Eski dilde horoz : DİK
Eski dilde hükümetin,hazinenin malı olan,beylik.: MİRİ
Eski dilde ılgın ağacı.: AC
Eski dilde ibadet etme.:TAAT
Eski dilde ibadet.:KUNUT
Eski dilde iç,öz,asıl,merkez.:SAMİM
Eski dilde içi taşla örülü kuyuya verilen ad.:RES
Eski dilde idare etmek., temize çıkarmak. : ABRAMAK
Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB
Eski dilde ikiz anlamında sözcük.:TEVEM
Eski dilde ikizler burcu.: CEVZA
Eski dilde iklimler.: EKALİM
Eski dilde ilkbahar.: NEVBAHAR
Eski dilde insanlar, kimseler. : KESAN
Eski dilde integral. :TAMAMİ
Eski dilde intikam. : SAR
Eski dilde it üzümü.:BAREC
Eski dilde iyi cins at. : SAFİN
Eski dilde kadın.: ZEN
Eski dilde kadınca,kadın gibi.:ZENANE
Eski dilde kadınlar, kızlar. : İNAS
Eski dilde kahramanlar, yiğitler. : ASÜD
Eski dilde kale hendeği. : UR
Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA
Eski dilde kalın kafalı.:GABİ
Eski dilde kalın sopa,değnek.:MATRAK
Eski dilde kamış. : NAY
Eski dilde kan pıhtısı. : ALAK
Eski dilde kan. : DEM.:HUN
Eski dilde kanat.:BAL
Eski dilde kansere verilen ad.:AKİLE
Eski dilde kapı önü,eşik.:ASİTAN
Eski dilde kaplan.:BEBİR
Eski dilde karanlık.:ZULMET
Eski dilde karınca. : MUR
Eski dilde karında su biriktirme hastalığı. : AMAR
Eski dilde kartal takım yıldızının adı.:UKAB
Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN:SONTEŞRİN
Eski dilde kaş.: EBRU
Eski dilde katıksız,saf.:RAİK
Eski dilde kaz.: BAT
Eski dilde kazalar,belalar.:AVARIZ
Eski dilde kemik. : AZM
Eski dilde kent,şehir. :ŞAR
Eski dilde kesin bilgi,sağlam kanıt.:İKANİ
Eski dilde kılıç. : TİG .:SEYF
Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN
Eski dilde kilise çanı.:NAKUS
Eski dilde kimse. : KİMESNE
Eski dilde kimseler, insanlar. : KESAN
Eski dilde kip.:SIYGA
Eski dilde kirpikler.:MÜJGAN
Eski dilde koku. : BU
Eski dilde kolay. : ASAN
Eski dilde konsolos.:ŞEHBENDER
Eski dilde korkan, ürkek. : REMENDE
Eski dilde korku,heyecan.: REV: BİM
Eski dilde kovma. : İBAD
Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR
Eski dilde köpek. : SEG : SEK
Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET
Eski dilde kötü iş yapma,kötülük etme.:İRTİKAP
Eski dilde kötülükçü,fesat kimse. :ŞERİR
Eski dilde köyle ilgili,köylü. :RUSTAİ
Eski dilde kucak.:AGUŞ
Eski dilde kumaş. : KALA
Eski dilde kural dışı,uyumsuz.:ŞAZ
Eski dilde kurban bayramı. : ADHA
Eski dilde kuş gagası. :NUL
Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT
Eski dilde kuvvetler,güçler.:KUVA
Eski dilde küçük mızrak. :NİZEK
Eski dilde lanet sözü. : LAN
Eski dilde mektup, mesaj ulaştırma. : BELAĞ
Eski dilde mermer.:RUHAM
Eski dilde mezarlar,kabirler.:MEDAFİN
Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski dilde mizah sanatı.:MÜZAHE
Eski dilde mum, balmumu.: ŞEM
Eski dilde mutlu etme, mutluluk verme. : İSAD
Eski dilde mühür. Yüzük gibi parmağa takılan mühür. : HATEM
Eski dilde müjde, müjdeli haber. : SAVA
Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN
Eski dilde mürettebat.:TAİFE
Eski dilde narin, ince, dokunaklı, hassas. Merhametli, çok acıyan. Yufka yürekli, açıyan. (İslam hukukunda: Köle). : RAKİK
Eski dilde nevale,azık. : TUŞE
Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN:KANUNUSANİ
Eski dilde odun,ağaç. :UÇARI
Eski dilde oğul,evlat.:İBN
Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ
Eski dilde ok.. : TİR
Eski dilde Oklar. NİBAL
Eski dilde on sayısı. : AŞR
Eski dilde onarma.:REM
Eski dilde ondalık.:AŞARİ
Eski dilde onluklar.:AŞERAT
Eski dilde otlar. : ERA
Eski dilde oturan, oturmuş anlamında birleşik sözcükler oluşturan sözcük. : NİŞİN
Eski dilde öç,intikam.:SAR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE
Eski dilde öfke.:RİS
Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ
Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH
Eski dilde ömürler, hayatlar, yaşlar. : AMAR
Eski dilde önce davranma.:TAKADDÜM
Eski dilde öncü.:TALİA
Eski dilde örtme, gizleme.: SETR
Eski dilde örtüler,zarlar anlamında sözcük.:AGŞİYE
Eski dilde örümcek. : ANKEBUT
Eski dilde özdeyiş.:KELAMIKİBAR
Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR
Eski dilde papağan. :TUTİ
Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK
Eski dilde parlama.:LEM
Eski dilde parlayan,parlak.:ŞARIK
Eski dilde peçe,yaşmak. : LİSAM
Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA
Eski dilde pirinç. : ERZ
Eski dilde rüzgar, esinti. : RİH
Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB
Eski dilde sağır. : ASAM
Eski dilde sanık.: MAZNUN
Eski dilde satın alma.:İŞTİRA
Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF
Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ
Eski dilde sefil, pek aşağı. : EZFEL
Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL
Eski dilde sevinçli,neşeli.:ŞADAN
Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK
Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB
Eski dilde sığır çobanı.: RAİ
Eski dilde sıhhi. : ZENİ
Eski dilde sıkıntı verici.:MUKASSİ
Eski dilde siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT
Eski dilde sol taraf.:YESAR
Eski dilde soluk,nefes : DEM
Eski dilde sorgu yargıcı. : MÜSTANTİK
Eski dilde soylular,aristokrasi.: ZADEGAN
Eski dilde sövme,sövgü. :ŞETİM
Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE
Eski dilde su.. : AB : MA
Eski dilde suda yüzme.:SİBAHAT
Eski dilde sultanlar.:SELATİN
Eski dilde sundurma.:REVAK
Eski dilde surat, yüz. : RU
Eski dilde sülük. : ALAK
Eski dilde sünnet etme.:HİTAN
Eski dilde süreç.:VETİRE
Eski dilde süs.: ZİVER
Eski dilde şairler.:ŞUARA
Eski dilde şarap.. :HAMR.:MÜL:NUŞDARU
Eski dilde şehir.:ŞAR
Eski dilde şehvet.:BAH
Eski dilde şiddetli ceza,ibret.:NEKAL
Eski dilde şiirler.:EŞAR
Eski dilde şişme, kabarma. : AMASA
Eski dilde şöhret, ün. : NENG
Eski dilde şüpheci, kuruntulu kimse için kullanılan sözcük. : MERAKİ
Eski dilde şüphecilik (felsefede). : İNADİYE
Eski dilde taç.: İKLİL
Eski dilde taçlar. : TİC
Eski dilde tahtlar. : ERAİK
Eski dilde takım,çeşit.:MAKULE
Eski dilde tanrılık vasfı,tanrısallık.:ULUHİYET
Eski dilde tarak. : ŞANE
Eski dilde tasarlama.:TASMİM
Eski dilde taş. :SENG
Eski dilde taşları parçalamakta kullanılan büyük çekiç.:MİTİN
Eski dilde terim.:ISTILAH
Eski dilde ticaret.:TECİM
Eski dilde titreyiş, titreme. : RAŞE
Eski dilde toplama. : İCMA
Eski dilde toz,toprak.:GUBAR
Eski dilde trigonometri.:MÜSELLESAT
Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA
Eski dilde tuz. : NEMEK
Eski dilde Türkler anlamında sözcük. : ETRAK
Eski dilde uğursuzluk. : HUSUM
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Eski dilde unutma.:NİSYAN
Eski dilde uyunacak yer,yatak odası.:MENAM
Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM
Eski dilde uzaklık, ara. : KAB
Eski dilde ülser.:KARHA
Eski dilde üzengi.: RİKAB
Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME
Eski dilde üzüm. : İNEB
Eski dilde üzüntü, kaygı, : HEM
Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET
Eski dilde vurmak.:URMAK
Eski dilde yabancı.:BİGANE
Eski dilde yağmur,sağanak.:BARİS
Eski dilde yağmur.:MATAR
Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN
Eski dilde yalan.:ENİSAN
Eski dilde yanak.:İZAR
Eski dilde yara. : KARHA
Eski dilde yara.:ZAHM
Eski dilde yaradılış.:FITR
Eski dilde yardım. : NASR
Eski dilde yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi.Kadem.:AYAK
Eski dilde yasaklayan, engel olan. : NAHİ
Eski dilde yazı dizisi.:TEFRİKA
Eski dilde yemin etme. : İLA
Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN
Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT
Eski dilde yıl. : AM
Eski dilde yılan.: MAR
Eski dilde yıldırım.: BARİKA
Eski dilde yıldız.:SİTARE
Eski dilde yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösterir çizelge. : ZAYİÇE
Eski dilde yırtma. : ÇAK
Eski dilde yiğitler, kahramanlar. : ASÜD
Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK
Eski dilde yumuşaklık,gevşeklik.:NERMİ
Eski dilde yumuşaklık.: NERM
Eski dilde yuva.:LANE
Eski dilde yuvar.:KÜREVYE
Eski dilde yüz örtüsü,peçe.:NİKAB
Eski dilde yüzyıl.: ASR
Eski dilde zalimler, zulmedenler. : ZALEME
Eski dilde zaman, vakit. : ADAR
Eski dilde zaman.:EYN
Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ
Eski dilde zor.:TENG
Eski dilde zorluk, güçlük. Darlık, sıkıntı. Zor iş. Tıp. : USRET:USR
Eski dilde,yenirce denilen yaraya verilen ad.:AKİLE
Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA
Eski el yazılarını okuma bilgisi. :PALEOGRAFİ
Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI
Eski eşya.:PILIPIRTI
Eski Fars’ların,Medlerin ve Asurluların kullandığı yazı.:ÇİVİYAZISI
Eski Filistin ülkesine verilen ad.:KENAN
Eski haline getirme.:İRCA
Eski Hindistan’ın en ünlü hükümdarlarından biri.:AŞOKA
Eski hukukta rüşvet verenle alan arasında aracılık edene verilen ad. : RAİŞ
Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. : ANAHİTA
Eski İran inanışında aşk ve doğurganlık tanrıçası.:ANAHİTA
Eski İran inanışında karanlık ve kötülük tanrısı. : EHRİMEN
Eski İran’da hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren önü sütunlu saraylarına verilen ad.:APADANA
Eski İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN
Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR
Eski İstanbul evlerinde çatının döşemesi tahta üstü çinko çatılı bölümü.:TAHTABOŞ
Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer aldığı yapıt. : EDDA
Eski Japon bozuk parası. : RİN
Eski Japon uzunluk ölçüsü.:Rİ
Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO
Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN
Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES
Eski kitap alıp satan.:SAHAF
Eski kitap ciltlerinde bir yanından alt kapağın dış kenarındaki sertaba bağlı,öbür yanı üçgen biçiminde olan parça.:MIKLEB
Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN
Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk.:VANDAL
Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk.:VANDAL
Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA
Eski Mezopotamya halklarının ay tanrısı.:ENZU
Eski Mezopotamya halklarının deniz tanrıçası. : TİAMAT
Eski Mezopotamya halklarının en önemli bayramı.:AKİTU
Eski Mezopotamya halklarının en tanınmış tanrıçası. : İŞTAR
Eski Mezopotamya halklarının gök tanrısı. : ANU
Eski Mezopotamya halklarının koruyucu tanrısı.:MARDUK
Eski Mezopotamya halklarının yazı ve bilgelik tanrısı. : NABU
Eski Mısır dininde “ka” ve “ah” ile birlikte ruhun üç görünümünden biri. : BA
Eski Mısır dininde bir tanrı. :SERAPİS
Eski Mısır dininde evreni ve her şeyi yaratan tanrı.:PTAH
Eski Mısır dininde güneşin ve yaratıcı tanrının görünümlerinden biri. : ATUM
Eski Mısır inanışında ana tanrıça. : İSİS
Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS
Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV
Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık.:SFENKS
Eski Mısır ve Yunan’da dikilmiş yekpare bir taştan oluşan anıt.:STEL
Eski Mısır’da bereket ve hasat,üreme ve doğurganlık tanrısı. : MİN
Eski Mısır’da doğan güneş tanrısı.:İHİ
Eski Mısır’da güneş kursu olarak betimlenen güneş tanrısı. : ATON
Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON
Eski Mısır’da kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.: AMULET
Eski Mısır’da korkunç görünümlü bir cüce olarak betimlenen tanrı.:BES
Eski Mısır’da ölüler ülkesine verilen ad.:İALU
Eski Mısır’da ölülerin koruyucu tanrısı. : OSİRİS
Eski Mısır’da savaşçıların ve silahların tanrıçası.:ANAT
Eski Mısır’da su aygırı avcısı olarak betimlenen tanrı. : ONURİS
Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.: NOM
Eski Mısır’da taşımacılıkta kullanılan bir tür tekne.: BARİ
Eski Mısır’da üretici güç. : KA
Eski Mısır’da,18. hanedandan dört firavunun ismi: AMENOFİS
Eski Mısır’da,kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.:AMULET
Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS
Eski Mısır’ın en parlak dönemindeki başkenti. :TEB
Eski Mısır’ın ölüler tanrısı.:ANUBİS
Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU
Eski mimarlıkta yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski Ortadoğu halklarının bereket tanrısı. : BAAL
Eski Roma evlerinin ortasında,evin bütün bölümlerinin açıldığı avlu.:ATRİUM
Eski Roma’da artık emeklilik hakkını elde etmiş olan asker.:VETERANUS
Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad.: PLEBLER
Eski Roma’da soyluların oluşturduğu siyasal parti.:NOBİLİTAS
Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası . DİANA
Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.: NOMAHYA
Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM
Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA
Eski Rus kentlerinin tahkim edilmiş orta mahallesine verilen ad. : KREMLİN
Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL
Eski salon danslarından biri ve bu dansın müziği.:KADRİL
Eski Sparta’da halk meclisi.:APELLA
Eski Sümer su tanrısı. : EA
Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE
Eski tekkelerde dervişlerin yalnızca ibadet etmek ve çile doldurmak için kapandıkları ,saraylarda ise girilmesi yasak olan oda.:HALVETHANE
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski Türk çalgılarından biri. : MUGNİ
Eski Türk devletlerinde , özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. : ATABEK
Eski Türk devletlerinde yolları koruyup gözeten görevlilere verilen ad.:YASAVUL
Eski Türk gelenek ,görenek,töre ve hayatına uygun,alafranga karşıtı. : ALATURKA
Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA
Eski Türk sanatında kağıt oymacılığına verilen ad.:KAAT
Eski Türkçede rüşvet anlamında kullanılan sözcük. :ORUNÇ
Eski Türklerde at, köpek, keçi gibi evcil hayvanların mumyalarına verilen ad. : KİP
Eski Türklerde atasözü, tez. : SAV
Eski Türklerde bazı heykellere verilen ad. : AĞALMATA
Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğul. : TEKİN
Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN
Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça. : UMAY
Eski Türklerde deniz tanrıçası. : AKANA
Eski Türklerde doğaüstü güçlerle doğrudan iletişim kurma yeteneği olduğuna inanılan din adamı.:ŞAMAN
Eski Türklerde doğum tanrıçası.:AYZIT
Eski Türklerde gök tanrısı. : ÜLGEN
Eski Türklerde hanlardan yada beylerden biri öldüğünde mezarı üzerine serilen ve daha sonra yoksullara dağıtılan kumaş.:EŞKE
Eski Türklerde hükümdarlara ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen unvan.:İLİG
Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN
Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. : ATASAGUN
Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL
Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL
Eski Türklerde ölen bir kişinin ardından yazılan şiir türü.:SAĞU
Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan suret ve heykellerine,toteme verilen ad.: ABAK
Eski dilde uyunacak yer,yatak odası.:MENAM
Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM
Eski dilde uzaklık, ara. : KAB
Eski dilde ülser.:KARHA
Eski dilde üzengi.: RİKAB
Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME
Eski dilde üzüm. : İNEB
Eski dilde üzüntü, kaygı, : HEM
Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET
Eski dilde vurmak.:URMAK
Eski dilde yabancı.:BİGANE
Eski dilde yağmur,sağanak.:BARİS
Eski dilde yağmur.:MATAR
Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN
Eski dilde yalan.:ENİSAN
Eski dilde yanak.:İZAR
Eski dilde yara. : KARHA
Eski dilde yara.:ZAHM
Eski dilde yaradılış.:FITR
Eski dilde yardım. : NASR
Eski dilde yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi.Kadem.:AYAK
Eski dilde yasaklayan, engel olan. : NAHİ
Eski dilde yazı dizisi.:TEFRİKA
Eski dilde yemin etme. : İLA
Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN
Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT
Eski dilde yıl. : AM
Eski dilde yılan.: MAR
Eski dilde yıldırım.: BARİKA
Eski dilde yıldız.:SİTARE
Eski dilde yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösterir çizelge. : ZAYİÇE
Eski dilde yırtma. : ÇAK
Eski dilde yiğitler, kahramanlar. : ASÜD
Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK
Eski dilde yumuşaklık,gevşeklik.:NERMİ
Eski dilde yumuşaklık.: NERM
Eski dilde yuva.:LANE
Eski dilde yuvar.:KÜREVYE
Eski dilde yüz örtüsü,peçe.:NİKAB
Eski dilde yüzyıl.: ASR
Eski dilde zalimler, zulmedenler. : ZALEME
Eski dilde zaman, vakit. : ADAR
Eski dilde zaman.:EYN
Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ
Eski dilde zor.:TENG
Eski dilde zorluk, güçlük. Darlık, sıkıntı. Zor iş. Tıp. : USRET:USR
Eski dilde,yenirce denilen yaraya verilen ad.:AKİLE
Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA
Eski el yazılarını okuma bilgisi. :PALEOGRAFİ
Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI
Eski eşya.:PILIPIRTI
Eski Fars’ların,Medlerin ve Asurluların kullandığı yazı.:ÇİVİYAZISI
Eski Filistin ülkesine verilen ad.:KENAN
Eski haline getirme.:İRCA
Eski Hindistan’ın en ünlü hükümdarlarından biri.:AŞOKA
Eski hukukta rüşvet verenle alan arasında aracılık edene verilen ad. : RAİŞ
Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. : ANAHİTA
Eski İran inanışında aşk ve doğurganlık tanrıçası.:ANAHİTA
Eski İran inanışında karanlık ve kötülük tanrısı. : EHRİMEN
Eski İran’da hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren önü sütunlu saraylarına verilen ad.:APADANA
Eski İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN
Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR
Eski İstanbul evlerinde çatının döşemesi tahta üstü çinko çatılı bölümü.:TAHTABOŞ
Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer aldığı yapıt. : EDDA
Eski Japon bozuk parası. : RİN
Eski Japon uzunluk ölçüsü.:Rİ
Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO
Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN
Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES
Eski kitap alıp satan.:SAHAF
Eski kitap ciltlerinde bir yanından alt kapağın dış kenarındaki sertaba bağlı,öbür yanı üçgen biçiminde olan parça.:MIKLEB
Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN
Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk.:VANDAL
Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk.:VANDAL
Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA
Eski Mezopotamya halklarının ay tanrısı.:ENZU
Eski Mezopotamya halklarının deniz tanrıçası. : TİAMAT
Eski Mezopotamya halklarının en önemli bayramı.:AKİTU
Eski Mezopotamya halklarının en tanınmış tanrıçası. : İŞTAR
Eski Mezopotamya halklarının gök tanrısı. : ANU
Eski Mezopotamya halklarının koruyucu tanrısı.:MARDUK
Eski Mezopotamya halklarının yazı ve bilgelik tanrısı. : NABU
Eski Mısır dininde “ka” ve “ah” ile birlikte ruhun üç görünümünden biri. : BA
Eski Mısır dininde bir tanrı. :SERAPİS
Eski Mısır dininde evreni ve her şeyi yaratan tanrı.:PTAH
Eski Mısır dininde güneşin ve yaratıcı tanrının görünümlerinden biri. : ATUM
Eski Mısır inanışında ana tanrıça. : İSİS
Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS
Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV
Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık.:SFENKS
Eski Mısır ve Yunan’da dikilmiş yekpare bir taştan oluşan anıt.:STEL
Eski Mısır’da bereket ve hasat,üreme ve doğurganlık tanrısı. : MİN
Eski Mısır’da doğan güneş tanrısı.:İHİ
Eski Mısır’da güneş kursu olarak betimlenen güneş tanrısı. : ATON
Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON
Eski Mısır’da kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.: AMULET
Eski Mısır’da korkunç görünümlü bir cüce olarak betimlenen tanrı.:BES
Eski Mısır’da ölüler ülkesine verilen ad.:İALU
Eski Mısır’da ölülerin koruyucu tanrısı. : OSİRİS
Eski Mısır’da savaşçıların ve silahların tanrıçası.:ANAT
Eski Mısır’da su aygırı avcısı olarak betimlenen tanrı. : ONURİS
Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.: NOM
Eski Mısır’da taşımacılıkta kullanılan bir tür tekne.: BARİ
Eski Mısır’da üretici güç. : KA
Eski Mısır’da,18. hanedandan dört firavunun ismi: AMENOFİS
Eski Mısır’da,kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.:AMULET
Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS
Eski Mısır’ın en parlak dönemindeki başkenti. :TEB
Eski Mısır’ın ölüler tanrısı.:ANUBİS
Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU
Eski mimarlıkta yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski Ortadoğu halklarının bereket tanrısı. : BAAL
Eski Roma evlerinin ortasında,evin bütün bölümlerinin açıldığı avlu.:ATRİUM
Eski Roma’da artık emeklilik hakkını elde etmiş olan asker.:VETERANUS
Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad.: PLEBLER
Eski Roma’da soyluların oluşturduğu siyasal parti.:NOBİLİTAS
Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası . DİANA
Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.: NOMAHYA
Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM
Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA
Eski Rus kentlerinin tahkim edilmiş orta mahallesine verilen ad. : KREMLİN
Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL
Eski salon danslarından biri ve bu dansın müziği.:KADRİL
Eski Sparta’da halk meclisi.:APELLA
Eski Sümer su tanrısı. : EA
Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE
Eski tekkelerde dervişlerin yalnızca ibadet etmek ve çile doldurmak için kapandıkları ,saraylarda ise girilmesi yasak olan oda.:HALVETHANE
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski Türk çalgılarından biri. : MUGNİ
Eski Türk devletlerinde , özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. : ATABEK
Eski Türk devletlerinde yolları koruyup gözeten görevlilere verilen ad.:YASAVUL
Eski Türk gelenek ,görenek,töre ve hayatına uygun,alafranga karşıtı. : ALATURKA
Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA
Eski Türk sanatında kağıt oymacılığına verilen ad.:KAAT
Eski Türkçede rüşvet anlamında kullanılan sözcük. :ORUNÇ
Eski Türklerde at, köpek, keçi gibi evcil hayvanların mumyalarına verilen ad. : KİP
Eski Türklerde atasözü, tez. : SAV
Eski Türklerde bazı heykellere verilen ad. : AĞALMATA
Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğul. : TEKİN
Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN
Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça. : UMAY
Eski Türklerde deniz tanrıçası. : AKANA
Eski Türklerde doğaüstü güçlerle doğrudan iletişim kurma yeteneği olduğuna inanılan din adamı.:ŞAMAN
Eski Türklerde doğum tanrıçası.:AYZIT
Eski Türklerde gök tanrısı. : ÜLGEN
Eski Türklerde hanlardan yada beylerden biri öldüğünde mezarı üzerine serilen ve daha sonra yoksullara dağıtılan kumaş.:EŞKE
Eski Türklerde hükümdarlara ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen unvan.:İLİG
Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN
Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. : ATASAGUN
Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL
Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL
Eski Türklerde ölen bir kişinin ardından yazılan şiir türü.:SAĞU
Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan suret ve heykellerine,toteme verilen ad.: ABAK
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. : YOĞ : YUĞ
Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK
Eski Türklerde şamanın hastaları iyileştirmek için okuduğu dualara verilen ad.: ARPAĞ
Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN
Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem veya hukuk.:ÜLÜŞ
Eski Türklerde tufan tanrısı. : CAYIK
Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın seçme muhafızlarına verilen ad.:NÖKER
Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA
Eski Türklerde yer altı tanrısı. : ERLİKHAN
Eski Türklerde yeraltında yaşadığına ve timsahı andırdığına inanılan canavar. : ABRA
Eski Türklerin dini. : ŞAMANİZM
Eski Türklerin inanışında su perisi.:İLAYDA
Eski Türklerin savaşa giderken taşıdıkları ipek yada yaban sığırı kuyruğundan tuğ.:BEÇKEM
Eski ve usta gemici. : ÇAÇA
Eski vezir konaklarında bir kısım müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ
Eski yazıları inceleyen bilim dalı.:PALEOGRAFİ
Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS
Eski Yunan müziğinde eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık.: KOMA
Eski Yunan da Dionysos şerefine düzenlenen ve komedinin doğmasına neden olan şenliklere verilen ad.: KOMOS
Eski Yunan dininde toprak ve bereket tanrıçası : DEMETER
Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.: EZOP (AİSOPOS)
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT
Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. : AGORA
Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE
Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS
Eski Yunan mitolojisinde,Apollon ve Artemis’in annesi olan,Titanların kızı . : LETO
Eski Yunan mitolojisinde,Artemis tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu olan dev avcı.:ORİON
Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE
Eski Yunan sanatında,ayakta duran genç ve çıplak erkek heykeli.:KUROS
Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad. : SKENE
Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON.: ASKLEPİOS
Eski Yunan’da büyük olasılıkla Anadolu’nun güneybatısındaki Konya’dan türeyen tanrıça.:HEKATE
Eski Yunan’da eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilen en küçük aralık. : KOMA
Eski Yunan’da koşu,uzun atlama,cirit atma,disk atma ve güreşi kapsayan atletizm yarışması.:PENTATLON
Eski Yunan’da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer.:ODEON
Eski Yunan’da,kent devleti (polis) dışında kalan taşra bölgesi yada köy : DEMOS
Eski Yunanda lir çalıp şiirlerini söyleyen şair.: AED
Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK
Eski Yunanistan’da,içinde genellikle çeşitli binalar ve bağışlarla çevrili bir tapınağın da yer aldığı kutsal alan.:HİERON
Eski Yunanlı,Grek.:HELEN
Eski Yunanlılarda,belli bir biçimi ve karakteri olan müzik yapıtı.:NOMOS
Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ
Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP
Eski Yunan-Roma dininde, toprağın ve ürünün bereketini simgeleyen doğa tanrısı : DİONYSOS
Eski zamandan kalan,arkaik.: ESKİL
Eski zamanla ilgili. : ATİK
Eski, ezeli. : KADİM
Eski, seki, eksi” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para yada armağan.:CAİZE
Eskiden “arkeoloji” anlamında kullanılan sözcük. : ATİKİYAT
Eskiden “Pastoral” anlamında kullanılan sözcük. : RAİYE
Eskiden 1283 gram ya da 400 dirhem ağırlığındaki ölçü birimi; okka. : KIYYE
Eskiden adet, tören. : DEB
Eskiden ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir.: PRANGA
Eskiden akıl hastalarına bakmakla yükümlü gardiyan,hademe.: GÜLLABİCİ:GÜLLABİ
Eskiden albay. : MİRALAY
Eskiden Alman ordusunda kullanılmış bir tür tabanca.:PARABELLUM
Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB
Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN
Eskiden Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE
Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.: LEZEZ
Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası : DİLİJANS
Eskiden Avrupa’da yayılmış olan mobilya,giyim vs üslubu.:AMPİR
Eskiden Avrupa’ya verilen bir ad.: FRENGİSTAN
Eskiden avukata verilen ad. : MUHAMİ ; MAHAMAT
Eskiden aynı adı taşıyan ottan,bugün ise yapay yollarla elde edilen,mavi renkli,sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya.: ÇİVİT
Eskiden Bağdat, Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ
Eskiden bazı bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü.: MAHRAMA
Eskiden beli ince göstermek için kadınların kalça üzerine bağladıkları yastık.:UHDUME
Eskiden beyaz sandal,sümbül kökü,kırmızı gül,turunç ve iğde çiçekleri gibi kokulu maddelerin miskle karıştırılıp dövülmesinden yapılan güzel koku.: ABİR
Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK
Eskiden bir dairenin dışarıdaki ayak işlerine bakan kimse.: ÇUHADAR
Eskiden bir gazetenin geçici olarak kapatıldığını bildiren resmi yazı. : TATİLNAME
Eskiden birçok hastalığın tedavisinde kullanılan, macun kıvamında ilaç. : TİRYAK
Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR
Eskiden büyük cüzdan; Kağıt ve belgeleri saklamak için yapılmış dosya ya da mukavva kap; Evrak çantası. : CİLBEND
Eskiden büyük makamdaki kişileri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. : NEDİM
Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ
Eskiden çarşılarda aynı alışveriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm.: ARASTA
Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE
Eskiden dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.: ARAKIYE
Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke : DERGAH
Eskiden Devlet dairelerine gelen mektupların üzerine konan kayıt işareti. : AMED
Eskiden Dicle ve Fırat nehirlerinde kullanılan yelkenli tekne.:KAR
Eskiden din işleriyle uğraşan hocalar sınıfına verilen ad.: İLMİYE
Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.: REVENDÜK
Eskiden Ege Denizi’nde kullanılan narin yapılı bir tekne. : PIRAÇİRE
Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR
Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR
Eskiden fıkıh ve şeriat işleriyle uğraşan hocalar sınıfı ve bu kişilerin mesleği.:İLMİYE
Eskiden Filistin topraklarına verilen ad.:KENAN
Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR
Eskiden frengi hastalığına verilen ad.:ATEŞEK
Eskiden gemi demirlerini kaldırmada kullanılan zincir donanımı. KAVELETA
Eskiden gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse.:FORSA
Eskiden giyilen bir çeşit gömlek. : GİRİBANİ
Eskiden giyilen çapraz düğmeli ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket.:SETRE
Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN
Eskiden gümrük koruma memurlarının amirlerine verilen ad.İDEBANBAŞI
Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR
Eskiden hattatların aharlı kağıtların üzerine sürdükleri eriyik. : TILA
Eskiden hem yelken hem de kürekle yürütülen bir savaş gemisi türü.:KADIRGA
Eskiden hep bir ağızdan ve makamla edilen dua veya ant.:GÜLBANG
Eskiden imaret ve camilerde,güneşin her mevsim izlenebildiği, saat ayarı için ayrılmış küçük oda.:MUVAKKİTHANE
Eskiden ince softan yapılan hafif ve dar bir üst giysisi türü.:KERRAKE
Eskiden İran hükümdarlarına verilen ad. : KİSRA
Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK
Eski Türklerde şamanın hastaları iyileştirmek için okuduğu dualara verilen ad.: ARPAĞ
Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN
Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem veya hukuk.:ÜLÜŞ
Eski Türklerde tufan tanrısı. : CAYIK
Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın seçme muhafızlarına verilen ad.:NÖKER
Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA
Eski Türklerde yer altı tanrısı. : ERLİKHAN
Eski Türklerde yeraltında yaşadığına ve timsahı andırdığına inanılan canavar. : ABRA
Eski Türklerin dini. : ŞAMANİZM
Eski Türklerin inanışında su perisi.:İLAYDA
Eski Türklerin savaşa giderken taşıdıkları ipek yada yaban sığırı kuyruğundan tuğ.:BEÇKEM
Eski ve usta gemici. : ÇAÇA
Eski vezir konaklarında bir kısım müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ
Eski yazıları inceleyen bilim dalı.:PALEOGRAFİ
Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS
Eski Yunan müziğinde eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık.: KOMA
Eski Yunan da Dionysos şerefine düzenlenen ve komedinin doğmasına neden olan şenliklere verilen ad.: KOMOS
Eski Yunan dininde toprak ve bereket tanrıçası : DEMETER
Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.: EZOP (AİSOPOS)
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT
Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. : AGORA
Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE
Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS
Eski Yunan mitolojisinde,Apollon ve Artemis’in annesi olan,Titanların kızı . : LETO
Eski Yunan mitolojisinde,Artemis tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu olan dev avcı.:ORİON
Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE
Eski Yunan sanatında,ayakta duran genç ve çıplak erkek heykeli.:KUROS
Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad. : SKENE
Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON.: ASKLEPİOS
Eski Yunan’da büyük olasılıkla Anadolu’nun güneybatısındaki Konya’dan türeyen tanrıça.:HEKATE
Eski Yunan’da eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilen en küçük aralık. : KOMA
Eski Yunan’da koşu,uzun atlama,cirit atma,disk atma ve güreşi kapsayan atletizm yarışması.:PENTATLON
Eski Yunan’da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer.:ODEON
Eski Yunan’da,kent devleti (polis) dışında kalan taşra bölgesi yada köy : DEMOS
Eski Yunanda lir çalıp şiirlerini söyleyen şair.: AED
Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK
Eski Yunanistan’da,içinde genellikle çeşitli binalar ve bağışlarla çevrili bir tapınağın da yer aldığı kutsal alan.:HİERON
Eski Yunanlı,Grek.:HELEN
Eski Yunanlılarda,belli bir biçimi ve karakteri olan müzik yapıtı.:NOMOS
Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ
Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP
Eski Yunan-Roma dininde, toprağın ve ürünün bereketini simgeleyen doğa tanrısı : DİONYSOS
Eski zamandan kalan,arkaik.: ESKİL
Eski zamanla ilgili. : ATİK
Eski, ezeli. : KADİM
Eski, seki, eksi” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para yada armağan.:CAİZE
Eskiden “arkeoloji” anlamında kullanılan sözcük. : ATİKİYAT
Eskiden “Pastoral” anlamında kullanılan sözcük. : RAİYE
Eskiden 1283 gram ya da 400 dirhem ağırlığındaki ölçü birimi; okka. : KIYYE
Eskiden adet, tören. : DEB
Eskiden ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir.: PRANGA
Eskiden akıl hastalarına bakmakla yükümlü gardiyan,hademe.: GÜLLABİCİ:GÜLLABİ
Eskiden albay. : MİRALAY
Eskiden Alman ordusunda kullanılmış bir tür tabanca.:PARABELLUM
Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB
Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN
Eskiden Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE
Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.: LEZEZ
Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası : DİLİJANS
Eskiden Avrupa’da yayılmış olan mobilya,giyim vs üslubu.:AMPİR
Eskiden Avrupa’ya verilen bir ad.: FRENGİSTAN
Eskiden avukata verilen ad. : MUHAMİ ; MAHAMAT
Eskiden aynı adı taşıyan ottan,bugün ise yapay yollarla elde edilen,mavi renkli,sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya.: ÇİVİT
Eskiden Bağdat, Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ
Eskiden bazı bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü.: MAHRAMA
Eskiden beli ince göstermek için kadınların kalça üzerine bağladıkları yastık.:UHDUME
Eskiden beyaz sandal,sümbül kökü,kırmızı gül,turunç ve iğde çiçekleri gibi kokulu maddelerin miskle karıştırılıp dövülmesinden yapılan güzel koku.: ABİR
Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK
Eskiden bir dairenin dışarıdaki ayak işlerine bakan kimse.: ÇUHADAR
Eskiden bir gazetenin geçici olarak kapatıldığını bildiren resmi yazı. : TATİLNAME
Eskiden birçok hastalığın tedavisinde kullanılan, macun kıvamında ilaç. : TİRYAK
Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR
Eskiden büyük cüzdan; Kağıt ve belgeleri saklamak için yapılmış dosya ya da mukavva kap; Evrak çantası. : CİLBEND
Eskiden büyük makamdaki kişileri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. : NEDİM
Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ
Eskiden çarşılarda aynı alışveriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm.: ARASTA
Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE
Eskiden dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.: ARAKIYE
Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke : DERGAH
Eskiden Devlet dairelerine gelen mektupların üzerine konan kayıt işareti. : AMED
Eskiden Dicle ve Fırat nehirlerinde kullanılan yelkenli tekne.:KAR
Eskiden din işleriyle uğraşan hocalar sınıfına verilen ad.: İLMİYE
Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.: REVENDÜK
Eskiden Ege Denizi’nde kullanılan narin yapılı bir tekne. : PIRAÇİRE
Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR
Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR
Eskiden fıkıh ve şeriat işleriyle uğraşan hocalar sınıfı ve bu kişilerin mesleği.:İLMİYE
Eskiden Filistin topraklarına verilen ad.:KENAN
Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR
Eskiden frengi hastalığına verilen ad.:ATEŞEK
Eskiden gemi demirlerini kaldırmada kullanılan zincir donanımı. KAVELETA
Eskiden gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse.:FORSA
Eskiden giyilen bir çeşit gömlek. : GİRİBANİ
Eskiden giyilen çapraz düğmeli ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket.:SETRE
Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN
Eskiden gümrük koruma memurlarının amirlerine verilen ad.İDEBANBAŞI
Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR
Eskiden hattatların aharlı kağıtların üzerine sürdükleri eriyik. : TILA
Eskiden hem yelken hem de kürekle yürütülen bir savaş gemisi türü.:KADIRGA
Eskiden hep bir ağızdan ve makamla edilen dua veya ant.:GÜLBANG
Eskiden imaret ve camilerde,güneşin her mevsim izlenebildiği, saat ayarı için ayrılmış küçük oda.:MUVAKKİTHANE
Eskiden ince softan yapılan hafif ve dar bir üst giysisi türü.:KERRAKE
Eskiden İran hükümdarlarına verilen ad. : KİSRA
Geri: BULMACA SÖZLÜĞÜ -E-
Eskiden İran’da kullanılan bir soyluluk unvanı.:MİRZA
Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eskiden İran’ın kuzeydoğusunda yaşamış bir halk.:ZARANGELER
Eskiden İslam devletlerinde sınır boylarında gözcülük amacıyla kurulan karakol. : RİBAT
Eskiden İstanbul’da Galata Köprüsü ile Adalar arasında deniz taşımacılığını üstlenen işletme.:AKAY
Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ
Eskiden kadınların başlarına giydikleri bir çeşit başlık.: BÖRKEVİÇ
Eskiden kadınların giydikleri mantoya benzer üst giysisi. : FERACE
Eskiden kadınların sokakta giydikleri,mantoya benzeyen,arkası bol,yakasız,çoğu kez eteklere kadar uzanan bir üst giysisi türü.:FERACE
Eskiden kansere verilen ad. : AKİLE
Eskiden kara ordusuna verilen ad. : NİZAMİYE
Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ
Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU
Eskiden Karagöz oynatılan yerlere verilen ad.: HAYALHANE
Eskiden Kasım ayına verilen ad.:TEŞRİNİSANİ
Eskiden kervan yolları üzerinde açıkta namaz kılmak için yapılmış yer.:NAMAZGAH
Eskiden kervanların konaklaması için yapılmış olan büyük han.: KERVANSARAY
Eskiden kimi dervişlerin silah olarak taşıdıkları sapı uzun,keskin ayça biçiminde küçük ve hafif balta.:TEBER
Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL
Eskiden koç burcuna verilen ad.: HAMEL
Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM
Eskiden kökboya bitkisinden bugünse bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyar madde.:ALİZARİN
Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA
Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR
Eskiden kullanılan akçeden küçük metal para.:PUL
Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA
Eskiden kullanılan bir çeşit devrik yakalı kürk. : KAPANİÇE
Eskiden kullanılan bir çeşit fitilli tüfek.: ALAYBOZAN
Eskiden kullanılan bir çeşit gezme arabası.: KOÇU
Eskiden kullanılan büyük,üç köşe,yelkenli yük gemisi.:MAVNA
Eskiden kullanılan çapraz düğmeli,ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden kullanılan düz yakalı,önü ilikli bir ceket türü.:SETRE
Eskiden kullanılan iki kuruşluk gümüş akçe.:İKİLİK
Eskiden kullanılan kukulatalı bir çeşit yağmurluk. : AVNİYE
Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak, dilimli çuha başlık. : ŞUBARA
Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN
Eskiden kullanılan ve 65 cm boyunda olan bir uzunluk ölçüsü.:ENDAZE
Eskiden kullanılan ve içinde afyon bulunan sulu bir ilaç.: LAVDANOM
Eskiden kullanılan ve iplik üzerine sırma sarmaya yarar dolap.:KULLAP
Eskiden kullanılan ve o zamanın 20 kuruşu değerinde olan gümüş sikke.:MECİDİYE
Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA
Eskiden kullanılan, kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. : KARAKO
Eskiden kullanılan,çoğu ipekten yapılan,uzun süslü bir üst giysisi türü.:KAFTAN
Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE
Eskiden kullanılan,yelkenle ve kürekle yol alan en büyük savaş gemisi.: KALYON
Eskiden kullanılmış bir tür eğri hançer. : ALENAS
Eskiden kullanılmış ince, uzun ve zarif bir kayık.: HANIM İĞNESİ
Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ
Eskiden kullanılmış,pamuk ve iplikle karışık dokunmuş hareli kumaş.: GEZİ
Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR
Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT
Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ
Eskiden lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavına verilen ad. : BAKALORYA
Eskiden medrese öğrencilerine verilen ad.:MOLLA
Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ
Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH
Eskiden mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.: ARASTAK
Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.: CİZYE
Eskiden nesirde yapılan kafiye.: SECİ
Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK
Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ
Eskiden okçulukta “vurmak amacıyla, hedefe yönelik” anlamında kullanılan sözcük. : URASIYA
Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.: AMİNALAYI
Eskiden okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse. : MUİT
Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK
Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA
Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA
Eskiden pastoral anlamında kullanılan sözcük.:RAİYE
Eskiden pek çok türün adıyken şimdi bir tek türe verilen cins adı. Hippeastrum cinsi bitkilerin bahçecilikteki adı. : AMARİLLİS
Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ
Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO
Eskiden Roma,Bizans ve Alman İmparatorlarına verilen bir unvan.:KAYSER
Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad. : İZBANDUT
Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN
Eskiden Ruslara verilen ad.: MOSKOF
Eskiden sakaların içinde su taşıdıkları deriden yapılmış dar ağızlı kap.:KIRBA
Eskiden sanatlı en ince yazıya verilen ad.:GUBAR
Eskiden saraylarda ve büyük konaklarda yemek ve sofra işlerini yöneten kimse.:ÇEŞNİCİ
Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS
Eskiden silah olarak kullanılan ağır topuz. : GÜRZ
Eskiden silah, kılıç vb. nin birbirine çarpmasından çıkan ses, şakırtı. : KAKAA
Eskiden şairi bilinmeyen şiirlerin altına yazılan sözcük. : LAEDRİ
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. : CAİZE
Eskiden şeker ve nişastayla yapılan bir tür tatlı.:REŞİDİYE
Eskiden şiirin en güzel beytine verilen ad. :UKR
Eskiden Tekel idaresine verilen ad.: REJİ
Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE
Eskiden toz haline getirilip cinsel uyarıcı olarak kullanılan bir cins kertenkele. : SAKANGUR
Eskiden trajediye verilen ad. : HAİLE
Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA
Eskiden tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların dans ederek söyledikleri şarkı.:KANTO
Eskiden Türk garnizonlarında hizmet eden garsonlar.:MARTOLOS
Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT
Eskiden Türkistan’da kullanılmış bir para.: KİPEKİ
Eskiden türlü eşya ve öteberinin satıldığı çarşı yada pazaryeri.:SATAK
Eskiden tütün içmeye yarayan ağızlık uçlarını yapan kimse.: İMAMECİ
Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarının üzerine yazılan sözcük. : BEDUH
Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA
Eskiden üniversite ve yüksek okullara girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.:BAKALORYA
Eskiden üste giyilen ipekten,hafif,uzun ve süslü bir giyecek türü.: KAFTAN
Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE
Eskiden veba, basur ve mide hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir ravent türü. : RİBAS
Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.: ZOBU
Eskiden Yahudilerin ayırt edilmek için omuzlarına taktıkları sarı kumaş parçası.: ASELİ
Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok ince yarı saydam bez.:CUNA
Eskiden yazı kurutmak için kullanılan özel kumun konduğu üzeri delikli kap.:RIHDAN
Eskiden yazı levhalarına ya da yazma kitaplarına konulan hattat imzası. : KETEME.:KETEBE
Eskiden yazıdaki mürekkebi kurutmak için kullanılan ince kum. :RIH
Eskiden yazma kitapların cildine,baş sayfalarının üst bölümüne çizilen güneş biçiminde süs.: ŞEMSE
Eskiden yelkenli ve kürekli en büyük savaş gemisi.: KALYON
Eskiden yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösteren çizelge.: ZAYİÇE
Eskiden , para ve madalya kalıbı yapan kimse.: SİKKEKEN
Eskiden,tuluat tiyatrolarında genellikle kadın sanatçıların oyundan önce şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri.: KANTO
Eskil. : ARKAİK
Eskiler, eski insanlar.: KUDEMA
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.: ESİR
Eskimek,dağılmaya yüz tutmak.: KAĞŞAMAK
Eskimiş bez parçası.: ÇAPUT
Eskimiş giyecek.: ALIK , ALAK
Eskimiş, üzerinden zaman geçmiş, kronik. : MÜZMİN
Eskimiş, değersiz kumaş parçası, paçavra.: PALASPARE
Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU
Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT
Eskişehir yöresinde hıdrellez manilerine verilen ad.: KİLİTAÇMA
Eskişehir yöresine özgü,kelek ve hıyarla yapılan bir tür salata.: KÖLEŞ
Eskişehir’e özgü bir tür helva.:MET
Eskişehir’in Mihalgazi ilçesinde bir kaplıca.: SAKARILICA
Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE
Eskrimde ve boksta rakibin hamlesini çelme.: PARAD
Esmer,açık kestane rengi rengi: KARAŞIN , KONUR , KANUR
Esnaf kuruluşu. : LONCA
Esnaf,küçük dükkan sahibi.: SUKA
Esnafların kendilerine müşteri getiren kimselere ödedikleri komisyon.: HANUT
Esnek dokunmuş ipekli veya yünlü bir kumaş türü.: JARSE
Esperanto dilini bulan Polonyalı doktor. :ZAMENHOF
Esprili kimse,şakacı.: NÜKTEDAN
Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK
Eş anlamlı. : SİNONİM
Eş basınç. : İZOBAR
Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON
Eş zamanlı.: SENKRONİK
Eş,zevce. : REFİKA
Eşbasınç.:İZOBAR
Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN
Eşek binmeliği. : SEMER
Eşek eyeri,semeri.: PALAN
Eşek yavrusu. : SIPA
Eşek yavrusu.: KULUN
Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN:MERKEP
Eşey bezi. : GONAT
Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.: İMAGO
Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ
Eşeysiz üreme yoluyla bir tek bireyden türeyen birey yada bireyler topluluğu. : KLON
Eşgüdüm.: KOORDİNASYON
Eşgüdümcü. : KOORDİNATÖR
Eşik. : SÖVE
Eşikleri (köprü) kaydırılabilen 13 telli Japon çalgısı.: KOTO
Eşit,denk. : MÜSAVİ ,MUADİL
Eşitlik,denklik.: MUADELET
Eşkanatlılardan,asmalara zarar veren,sarımsı renkte bir böcek,filoksera.: ASMABİTİ
Eşkenar dörtgen. : MAİN
Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan.: ETÜV
Eşyanın sundurma veya antrepoya boşaltılmaksızın bulunduğu aracın üzerinde muayene edilerek sahibine teslim edilmesi işlemine verilen ad. : SUPALAN
Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef, plastik, metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. : PAYET
Eşyaya vurulan damga.: EN
Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.: USTUFATO
Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.: KEF
Et kesimi yortusu. : APUKURYA
Et veya balık gibi asıl yemeğin yanına eklenen sebze,patates vb. yiyecekler.: GARNİTÜR
Et veya sebze ezmesi.: PÜRE
Et yemez. : VEJETARYEN
Et, balık ya da sebzeden oluşan ve hamura sarılarak fırında pişirilen yiyecek. : PATE
Etçillerden,tüyleri sık ve pas kırmızısı renginde,karnı,bacakları kara,postu beğenilen bir hayvan.: PANDA
Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE
Etene,son,plasenta,döleşi. : MEŞİME
Eter tiryakiliği.: ETEROMANİ
Eter. : LOKMANRUHU
Eti beyaz ve lezzetli bir balık.: SUDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK
Eti için avlanan bir deniz kabuklusu. : LANGUST
Eti için avlanan bir kuş.: ÜVEYİK
Eti için avlanan, pavuryaya benzer küçük su hayvanı.: ÇAĞANOZ
Eti lezzetli bir balık.:ORFOZ
Eti lezzetli bir tavuk ırkı.:ORPİNGTON
Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR
Etiket. : PAFTA
Etil alkol. : ETANOL
Etiyopya’da bir ırmak.: AUAŞ
Etiyopya’da insanoğlunun evrimini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan buluntu yeri.:OMO
Etiyopya’da yetişen,ekşimsi ve hoş bir çeşit ekmeğin yapımında kullanılan tahıl.:TEF
Etiyopya’nın başkenti.: ADDİSABABA
Etiyopya’nın eski para birimi.: TALARİ
Etiyopya’nın para birimi. BİRR
Etiyopyalı siyah Yahudilere verilen ad.:FALAŞALAR
Etken,yapan. : AMİL
Etkime. : TESİR
Etkin olmayan dönemlerde,yanardağların ağzından yayılan gaz.: FÜMEROL
Etkisiz, işe yaramaz. : ATIL
Etleri yenen hayvanların kesildiği yer,çöplük.: MEZBAHA
Etli ekmek.(Antakya).: KAYTAZ BÖREĞİ
Etli lahana yemeği.:KAPUSKA
Etli,salçalı bir Macar yemeği.: GULAŞ
Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen bir lahana cinsi.: ALABAŞ
Etnik. : BUDUNSAL
Etoburlardan,kendini korumak için düşmanına pis bir sıvı fışkırtan bir hayvan. : KOKARCA
Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.: EKİNOKOK
Etyaran da denilen ve daha çok parmaklarda oluşan dolama.:KURLAĞAN
Ev giysileri, sabahlık vb. yapımında kullanılan, ipekli ya da pamuklu, dökümlü kumaş. : ZENANA
Ev halkı, aile. : HORANTA
Ev halkı,çoluk çocuk.:BARK
Ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzı. : ENTİMİZM
Ev makarnası.:ERİŞTE
Ev, arsa, bahçe gibi taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı. : EMLAK
Ev,bark,ocak.:HANÜMAN
Ev,işyeri vs yerleri döşemek için gerekli döşeme.:MEFRUŞAT
Ev.:BEYT
Evcil bir deve cinsi. : HECİN
Evcil hayvanları güden küçük yaştaki çoban.:HODAK
Evcil hayvanları üretme ve yetiştirme bilimi.:ZOOTEKNİ
Evcil. : EHLİ
Evde kalmış kız. : KALIK
Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe. : TÖR
Everest dağının Nepal’deki adı.:SAGARMATHA
Evin avlusu.:HAYAT
Evin saçağı.:ÇALEN:ÇELEN
Evlek. : MAŞALA
Evlenme.:İZDİVAÇ
Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer.:SOFA
Evlerde tavan tahtalarının arasına konulan ya da tavana sıvanan çamur ya da sulu kireç. : BİRİŞİK
Evlerde yada dükkanlarda yüksekçe yerde yapılan raf. :TEREK
Evlerde yatak yorgan konulan yer.:MUSANDRA
Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA
Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ
Evlerin üstündeki karı atmakta kullanılan, büyük tahta kürek. : AYALAMA
Evli Bir Kadının Günlüğünden”, “Üç Kadın”, “Kurtlar” gibi romanlarıyla tanınmış kadın yazarımız. ERİDE CELAL
Evli olmadığı bir kadının dostluğuna mazhar olmuş kimse.:AMAN
Evlilik korkusu. : AGAMAFOBİ
Evren :KOSMOZ
Evren bilim. : KOZMOLOJİ
Evren. : KAİNAT
Evrendeki varlıklarda ve şeylerde bir ruh bulunduğu inancına dayanan genel görüş.Canlıcılık.:ANİMİZM
Evrenin büyük bir patlama sonucu oluştuğunu savunan kuram. : BİG BANG
Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan felsefe doktrini.: HİLOZOİZM
Evrenle ilgili.: KOZMİK
Evrensel alıcı kan grubu. : AB
Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen çok eski bir Japon sağlık tekniği.:REİKİ
Evrensel. : ALEMŞÜMUL ; CİHANŞÜMUL
Evrim kuramına göre karaya çıkan ilk canlı olan ve 2006’da fosilleri bulunan hayvan.: TİKTAALİK
Evropiyumun simgesi.: EU
Eyer bezi. : HAŞA
Eyer kolanının tokaya geçen kayışı.: KAYASA
Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPRAK
Eyer takımı satıcısı.:SARAÇ
Eyerin arka bölümü.:TERKİ
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan,altı düz demir halka.: ÜZENGİ
Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm : KAŞ
Eytişim. : DİYALEKTİK
Eyvah,yazık anlamında bir sözcük.: HAYFA
Ezgi,makam. : TERANE
Ezgi,türkü,nağme.: YIR
Ezgi.: MELODİ
Ezgiyle okunan şiir,türkü.:KÜĞ
Ezici.:KAHİR
Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE
Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eskiden İran’ın kuzeydoğusunda yaşamış bir halk.:ZARANGELER
Eskiden İslam devletlerinde sınır boylarında gözcülük amacıyla kurulan karakol. : RİBAT
Eskiden İstanbul’da Galata Köprüsü ile Adalar arasında deniz taşımacılığını üstlenen işletme.:AKAY
Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ
Eskiden kadınların başlarına giydikleri bir çeşit başlık.: BÖRKEVİÇ
Eskiden kadınların giydikleri mantoya benzer üst giysisi. : FERACE
Eskiden kadınların sokakta giydikleri,mantoya benzeyen,arkası bol,yakasız,çoğu kez eteklere kadar uzanan bir üst giysisi türü.:FERACE
Eskiden kansere verilen ad. : AKİLE
Eskiden kara ordusuna verilen ad. : NİZAMİYE
Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ
Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU
Eskiden Karagöz oynatılan yerlere verilen ad.: HAYALHANE
Eskiden Kasım ayına verilen ad.:TEŞRİNİSANİ
Eskiden kervan yolları üzerinde açıkta namaz kılmak için yapılmış yer.:NAMAZGAH
Eskiden kervanların konaklaması için yapılmış olan büyük han.: KERVANSARAY
Eskiden kimi dervişlerin silah olarak taşıdıkları sapı uzun,keskin ayça biçiminde küçük ve hafif balta.:TEBER
Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL
Eskiden koç burcuna verilen ad.: HAMEL
Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM
Eskiden kökboya bitkisinden bugünse bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyar madde.:ALİZARİN
Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA
Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR
Eskiden kullanılan akçeden küçük metal para.:PUL
Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA
Eskiden kullanılan bir çeşit devrik yakalı kürk. : KAPANİÇE
Eskiden kullanılan bir çeşit fitilli tüfek.: ALAYBOZAN
Eskiden kullanılan bir çeşit gezme arabası.: KOÇU
Eskiden kullanılan büyük,üç köşe,yelkenli yük gemisi.:MAVNA
Eskiden kullanılan çapraz düğmeli,ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden kullanılan düz yakalı,önü ilikli bir ceket türü.:SETRE
Eskiden kullanılan iki kuruşluk gümüş akçe.:İKİLİK
Eskiden kullanılan kukulatalı bir çeşit yağmurluk. : AVNİYE
Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak, dilimli çuha başlık. : ŞUBARA
Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN
Eskiden kullanılan ve 65 cm boyunda olan bir uzunluk ölçüsü.:ENDAZE
Eskiden kullanılan ve içinde afyon bulunan sulu bir ilaç.: LAVDANOM
Eskiden kullanılan ve iplik üzerine sırma sarmaya yarar dolap.:KULLAP
Eskiden kullanılan ve o zamanın 20 kuruşu değerinde olan gümüş sikke.:MECİDİYE
Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA
Eskiden kullanılan, kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. : KARAKO
Eskiden kullanılan,çoğu ipekten yapılan,uzun süslü bir üst giysisi türü.:KAFTAN
Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE
Eskiden kullanılan,yelkenle ve kürekle yol alan en büyük savaş gemisi.: KALYON
Eskiden kullanılmış bir tür eğri hançer. : ALENAS
Eskiden kullanılmış ince, uzun ve zarif bir kayık.: HANIM İĞNESİ
Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ
Eskiden kullanılmış,pamuk ve iplikle karışık dokunmuş hareli kumaş.: GEZİ
Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR
Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT
Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ
Eskiden lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavına verilen ad. : BAKALORYA
Eskiden medrese öğrencilerine verilen ad.:MOLLA
Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ
Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH
Eskiden mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.: ARASTAK
Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.: CİZYE
Eskiden nesirde yapılan kafiye.: SECİ
Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK
Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ
Eskiden okçulukta “vurmak amacıyla, hedefe yönelik” anlamında kullanılan sözcük. : URASIYA
Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.: AMİNALAYI
Eskiden okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse. : MUİT
Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK
Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA
Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA
Eskiden pastoral anlamında kullanılan sözcük.:RAİYE
Eskiden pek çok türün adıyken şimdi bir tek türe verilen cins adı. Hippeastrum cinsi bitkilerin bahçecilikteki adı. : AMARİLLİS
Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ
Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO
Eskiden Roma,Bizans ve Alman İmparatorlarına verilen bir unvan.:KAYSER
Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad. : İZBANDUT
Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN
Eskiden Ruslara verilen ad.: MOSKOF
Eskiden sakaların içinde su taşıdıkları deriden yapılmış dar ağızlı kap.:KIRBA
Eskiden sanatlı en ince yazıya verilen ad.:GUBAR
Eskiden saraylarda ve büyük konaklarda yemek ve sofra işlerini yöneten kimse.:ÇEŞNİCİ
Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS
Eskiden silah olarak kullanılan ağır topuz. : GÜRZ
Eskiden silah, kılıç vb. nin birbirine çarpmasından çıkan ses, şakırtı. : KAKAA
Eskiden şairi bilinmeyen şiirlerin altına yazılan sözcük. : LAEDRİ
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. : CAİZE
Eskiden şeker ve nişastayla yapılan bir tür tatlı.:REŞİDİYE
Eskiden şiirin en güzel beytine verilen ad. :UKR
Eskiden Tekel idaresine verilen ad.: REJİ
Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE
Eskiden toz haline getirilip cinsel uyarıcı olarak kullanılan bir cins kertenkele. : SAKANGUR
Eskiden trajediye verilen ad. : HAİLE
Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA
Eskiden tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların dans ederek söyledikleri şarkı.:KANTO
Eskiden Türk garnizonlarında hizmet eden garsonlar.:MARTOLOS
Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT
Eskiden Türkistan’da kullanılmış bir para.: KİPEKİ
Eskiden türlü eşya ve öteberinin satıldığı çarşı yada pazaryeri.:SATAK
Eskiden tütün içmeye yarayan ağızlık uçlarını yapan kimse.: İMAMECİ
Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarının üzerine yazılan sözcük. : BEDUH
Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA
Eskiden üniversite ve yüksek okullara girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.:BAKALORYA
Eskiden üste giyilen ipekten,hafif,uzun ve süslü bir giyecek türü.: KAFTAN
Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE
Eskiden veba, basur ve mide hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir ravent türü. : RİBAS
Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.: ZOBU
Eskiden Yahudilerin ayırt edilmek için omuzlarına taktıkları sarı kumaş parçası.: ASELİ
Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok ince yarı saydam bez.:CUNA
Eskiden yazı kurutmak için kullanılan özel kumun konduğu üzeri delikli kap.:RIHDAN
Eskiden yazı levhalarına ya da yazma kitaplarına konulan hattat imzası. : KETEME.:KETEBE
Eskiden yazıdaki mürekkebi kurutmak için kullanılan ince kum. :RIH
Eskiden yazma kitapların cildine,baş sayfalarının üst bölümüne çizilen güneş biçiminde süs.: ŞEMSE
Eskiden yelkenli ve kürekli en büyük savaş gemisi.: KALYON
Eskiden yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösteren çizelge.: ZAYİÇE
Eskiden , para ve madalya kalıbı yapan kimse.: SİKKEKEN
Eskiden,tuluat tiyatrolarında genellikle kadın sanatçıların oyundan önce şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri.: KANTO
Eskil. : ARKAİK
Eskiler, eski insanlar.: KUDEMA
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.: ESİR
Eskimek,dağılmaya yüz tutmak.: KAĞŞAMAK
Eskimiş bez parçası.: ÇAPUT
Eskimiş giyecek.: ALIK , ALAK
Eskimiş, üzerinden zaman geçmiş, kronik. : MÜZMİN
Eskimiş, değersiz kumaş parçası, paçavra.: PALASPARE
Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU
Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT
Eskişehir yöresinde hıdrellez manilerine verilen ad.: KİLİTAÇMA
Eskişehir yöresine özgü,kelek ve hıyarla yapılan bir tür salata.: KÖLEŞ
Eskişehir’e özgü bir tür helva.:MET
Eskişehir’in Mihalgazi ilçesinde bir kaplıca.: SAKARILICA
Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE
Eskrimde ve boksta rakibin hamlesini çelme.: PARAD
Esmer,açık kestane rengi rengi: KARAŞIN , KONUR , KANUR
Esnaf kuruluşu. : LONCA
Esnaf,küçük dükkan sahibi.: SUKA
Esnafların kendilerine müşteri getiren kimselere ödedikleri komisyon.: HANUT
Esnek dokunmuş ipekli veya yünlü bir kumaş türü.: JARSE
Esperanto dilini bulan Polonyalı doktor. :ZAMENHOF
Esprili kimse,şakacı.: NÜKTEDAN
Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK
Eş anlamlı. : SİNONİM
Eş basınç. : İZOBAR
Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON
Eş zamanlı.: SENKRONİK
Eş,zevce. : REFİKA
Eşbasınç.:İZOBAR
Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN
Eşek binmeliği. : SEMER
Eşek eyeri,semeri.: PALAN
Eşek yavrusu. : SIPA
Eşek yavrusu.: KULUN
Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN:MERKEP
Eşey bezi. : GONAT
Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.: İMAGO
Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ
Eşeysiz üreme yoluyla bir tek bireyden türeyen birey yada bireyler topluluğu. : KLON
Eşgüdüm.: KOORDİNASYON
Eşgüdümcü. : KOORDİNATÖR
Eşik. : SÖVE
Eşikleri (köprü) kaydırılabilen 13 telli Japon çalgısı.: KOTO
Eşit,denk. : MÜSAVİ ,MUADİL
Eşitlik,denklik.: MUADELET
Eşkanatlılardan,asmalara zarar veren,sarımsı renkte bir böcek,filoksera.: ASMABİTİ
Eşkenar dörtgen. : MAİN
Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan.: ETÜV
Eşyanın sundurma veya antrepoya boşaltılmaksızın bulunduğu aracın üzerinde muayene edilerek sahibine teslim edilmesi işlemine verilen ad. : SUPALAN
Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef, plastik, metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. : PAYET
Eşyaya vurulan damga.: EN
Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.: USTUFATO
Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.: KEF
Et kesimi yortusu. : APUKURYA
Et veya balık gibi asıl yemeğin yanına eklenen sebze,patates vb. yiyecekler.: GARNİTÜR
Et veya sebze ezmesi.: PÜRE
Et yemez. : VEJETARYEN
Et, balık ya da sebzeden oluşan ve hamura sarılarak fırında pişirilen yiyecek. : PATE
Etçillerden,tüyleri sık ve pas kırmızısı renginde,karnı,bacakları kara,postu beğenilen bir hayvan.: PANDA
Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE
Etene,son,plasenta,döleşi. : MEŞİME
Eter tiryakiliği.: ETEROMANİ
Eter. : LOKMANRUHU
Eti beyaz ve lezzetli bir balık.: SUDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK
Eti için avlanan bir deniz kabuklusu. : LANGUST
Eti için avlanan bir kuş.: ÜVEYİK
Eti için avlanan, pavuryaya benzer küçük su hayvanı.: ÇAĞANOZ
Eti lezzetli bir balık.:ORFOZ
Eti lezzetli bir tavuk ırkı.:ORPİNGTON
Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR
Etiket. : PAFTA
Etil alkol. : ETANOL
Etiyopya’da bir ırmak.: AUAŞ
Etiyopya’da insanoğlunun evrimini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan buluntu yeri.:OMO
Etiyopya’da yetişen,ekşimsi ve hoş bir çeşit ekmeğin yapımında kullanılan tahıl.:TEF
Etiyopya’nın başkenti.: ADDİSABABA
Etiyopya’nın eski para birimi.: TALARİ
Etiyopya’nın para birimi. BİRR
Etiyopyalı siyah Yahudilere verilen ad.:FALAŞALAR
Etken,yapan. : AMİL
Etkime. : TESİR
Etkin olmayan dönemlerde,yanardağların ağzından yayılan gaz.: FÜMEROL
Etkisiz, işe yaramaz. : ATIL
Etleri yenen hayvanların kesildiği yer,çöplük.: MEZBAHA
Etli ekmek.(Antakya).: KAYTAZ BÖREĞİ
Etli lahana yemeği.:KAPUSKA
Etli,salçalı bir Macar yemeği.: GULAŞ
Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen bir lahana cinsi.: ALABAŞ
Etnik. : BUDUNSAL
Etoburlardan,kendini korumak için düşmanına pis bir sıvı fışkırtan bir hayvan. : KOKARCA
Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.: EKİNOKOK
Etyaran da denilen ve daha çok parmaklarda oluşan dolama.:KURLAĞAN
Ev giysileri, sabahlık vb. yapımında kullanılan, ipekli ya da pamuklu, dökümlü kumaş. : ZENANA
Ev halkı, aile. : HORANTA
Ev halkı,çoluk çocuk.:BARK
Ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzı. : ENTİMİZM
Ev makarnası.:ERİŞTE
Ev, arsa, bahçe gibi taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı. : EMLAK
Ev,bark,ocak.:HANÜMAN
Ev,işyeri vs yerleri döşemek için gerekli döşeme.:MEFRUŞAT
Ev.:BEYT
Evcil bir deve cinsi. : HECİN
Evcil hayvanları güden küçük yaştaki çoban.:HODAK
Evcil hayvanları üretme ve yetiştirme bilimi.:ZOOTEKNİ
Evcil. : EHLİ
Evde kalmış kız. : KALIK
Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe. : TÖR
Everest dağının Nepal’deki adı.:SAGARMATHA
Evin avlusu.:HAYAT
Evin saçağı.:ÇALEN:ÇELEN
Evlek. : MAŞALA
Evlenme.:İZDİVAÇ
Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer.:SOFA
Evlerde tavan tahtalarının arasına konulan ya da tavana sıvanan çamur ya da sulu kireç. : BİRİŞİK
Evlerde yada dükkanlarda yüksekçe yerde yapılan raf. :TEREK
Evlerde yatak yorgan konulan yer.:MUSANDRA
Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA
Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ
Evlerin üstündeki karı atmakta kullanılan, büyük tahta kürek. : AYALAMA
Evli Bir Kadının Günlüğünden”, “Üç Kadın”, “Kurtlar” gibi romanlarıyla tanınmış kadın yazarımız. ERİDE CELAL
Evli olmadığı bir kadının dostluğuna mazhar olmuş kimse.:AMAN
Evlilik korkusu. : AGAMAFOBİ
Evren :KOSMOZ
Evren bilim. : KOZMOLOJİ
Evren. : KAİNAT
Evrendeki varlıklarda ve şeylerde bir ruh bulunduğu inancına dayanan genel görüş.Canlıcılık.:ANİMİZM
Evrenin büyük bir patlama sonucu oluştuğunu savunan kuram. : BİG BANG
Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan felsefe doktrini.: HİLOZOİZM
Evrenle ilgili.: KOZMİK
Evrensel alıcı kan grubu. : AB
Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen çok eski bir Japon sağlık tekniği.:REİKİ
Evrensel. : ALEMŞÜMUL ; CİHANŞÜMUL
Evrim kuramına göre karaya çıkan ilk canlı olan ve 2006’da fosilleri bulunan hayvan.: TİKTAALİK
Evropiyumun simgesi.: EU
Eyer bezi. : HAŞA
Eyer kolanının tokaya geçen kayışı.: KAYASA
Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPRAK
Eyer takımı satıcısı.:SARAÇ
Eyerin arka bölümü.:TERKİ
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan,altı düz demir halka.: ÜZENGİ
Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm : KAŞ
Eytişim. : DİYALEKTİK
Eyvah,yazık anlamında bir sözcük.: HAYFA
Ezgi,makam. : TERANE
Ezgi,türkü,nağme.: YIR
Ezgi.: MELODİ
Ezgiyle okunan şiir,türkü.:KÜĞ
Ezici.:KAHİR
Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE
ZEKAKÜBÜ :: FIKRALAR :: BİR YUDUM İNSAN :: TÜRK DİLİ :: GÜZEL TÜRKÇEMİZ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz