TARİHTEN HİKAYELER
ZEKAKÜBÜ :: FIKRALAR :: HOŞGELDİNİZ
1 sayfadaki 1 sayfası
TARİHTEN HİKAYELER
ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad
Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını
bilen Çar sararır.
BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
Sultan Alparslan (1071 yılı) 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe
gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
AÇLIK
Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar: - İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar.
ADAMA GÖRE ADAM
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde,
elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili
Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana
göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle,
dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla
tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların
bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. Bir gün ansızın
kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde
bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın.
Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince,
bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?
DERDİN DEVASIZI
İbn-i Sinâ ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.
FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi
büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim
yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği
yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan
suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını
hayallerine sığdıramıyorlar
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye
sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
HERŞEYİNİ ALDIM AMA.
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım
basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için
geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven
başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar
iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik" var
ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.
FATİH SULTAN
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir
altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir
mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Adem'in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz
de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin
artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2.
Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin
Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf
Kamil Paşa'ya:-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele (sorun) getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.
NAPOLYON
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon un bir muharebede tenkide kalkışıp
parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya Hafiz"
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad
Paşaya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı
dille cevap vermiş. - O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin
levhalarıdır.
SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri
gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin
yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim.
YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü,
bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:
-'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
-'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey
olamaz' cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz
etti:
-'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği
cevap karşısında sordu:
-'Nedir?'
-'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
DERLEME : Doç. Burhan TARLABAŞI
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad
Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını
bilen Çar sararır.
BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
Sultan Alparslan (1071 yılı) 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe
gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
AÇLIK
Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar: - İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar.
ADAMA GÖRE ADAM
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde,
elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili
Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana
göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle,
dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla
tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların
bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. Bir gün ansızın
kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde
bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın.
Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince,
bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?
DERDİN DEVASIZI
İbn-i Sinâ ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.
FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi
büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim
yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği
yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan
suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını
hayallerine sığdıramıyorlar
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye
sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
HERŞEYİNİ ALDIM AMA.
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım
basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için
geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven
başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar
iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik" var
ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.
FATİH SULTAN
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir
altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir
mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Adem'in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz
de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin
artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2.
Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin
Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf
Kamil Paşa'ya:-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele (sorun) getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.
NAPOLYON
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon un bir muharebede tenkide kalkışıp
parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya Hafiz"
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad
Paşaya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı
dille cevap vermiş. - O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin
levhalarıdır.
SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri
gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin
yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim.
YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü,
bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:
-'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
-'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey
olamaz' cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz
etti:
-'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği
cevap karşısında sordu:
-'Nedir?'
-'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
DERLEME : Doç. Burhan TARLABAŞI
ZEKAKÜBÜ :: FIKRALAR :: HOŞGELDİNİZ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz