ZEKAKÜBÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fahr el Nisa Zeid

Aşağa gitmek

Fahr el Nisa Zeid Empty Fahr el Nisa Zeid

Mesaj  Admin Cuma Ekim 22, 2010 12:05 pm

Fahr el Nisa Zeid Fahrun10


muhtelif kaynaklar
Fahr El Nissa ZEİD (1901 - 1991)

Osmanlının son ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerine tanık olan Şakir Paşa’nın ailesi, sıradışı yaşamları ve sanatçı kimlikleriyle haklı bir üne kavuşmuşlardır. Oğlu Cevat Şakir Kabaağaçlı yazar, kızları Fahr el Nissa Zeid ressam ve Aliye Berger gravürcüydü. Torunları Füreya Koral seramik sanatçısı, Nejad Melih Devrim ressam ve Şirin Devrim ise tiyatrocuydu.

Ağabeyi Cevat Paşa’ya Sultan Abdülhamit tarafından sürgün muamelesi gösterilmesine içerleyen Şakir Paşa, sarayın sunduğu Boğaz’da ev teklifini reddedip, İstanbul’un o yıllarda oldukça sessiz bir köşesine yerleşmeyi tercih etmiş ve ailesiyle birlikte Büyükada’ya taşınmıştır. Fotoğraf ve tarihle yakından ilgili, çok dil bilen, engin bir dünya görüşüne sahip bir Osmanlı aydını olan Şakir Paşa, çocuklarının sanatçı olmasına elverişli ortamı hazırlamıştır. “Fahr el Nissa Zeid, eğitimine, sanata önem veren Şakir Paşa’nın açtığı ilkokulda başladı, ortaöğrenimini Notre Dame De Sion ve Pansion Binagiotti’de tamamladı. Öte yandan Rufai dervişi olan aile büyükleriyle Fatih’teki dergaha gittiği belirtilen Sare İzzet Hanım, çocuklarının İngilizce, Fransızca, piyano, resim derslerinin yanısıra doğu kültürü ve dillerini öğrenmelerine de önem verdi. Farisi, Arapça ve Kuran-ı Kerim dersleri almalarını sağladı.” [YAMAN, Zeynep Yasa; Fahr el Nissa Zeid, s.13]


Fahr el Nissa Zeid’in resme başlaması, ağabeyi Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sayesinde olmuştur. Sanatçı resme nasıl başladığını şu şekilde anlatır: “Sekiz yaşındaydım. Bir gün onun çini mürekkebiyle sevdiği kızın profilini çizmesini izledim. O ince, zarif kalem darbeleriyle kağıdın üzerinde yaşayan bir varlık oluşturması beni adeta büyülemişti. Bende de aynı şeyi yapmak için dayanılmaz bir istek uyandı. Ağabeyim, resim defterinden bir yaprak kopardı ve elime bir kalem vererek içimden ne geliyorsa çizmemi söyledi. O gün bütün oturma odamızın resmini yaptım. Eşyalardan lambalara, yerdeki halının motifine kadar herşeyi çizdim. Ağabeyime gösterdiğimde ‘Aferin Nissa’ dedi. ‘Cesur kalem vuruşlarına bayıldım. Hele yaşına göre insanı ürperten bir görüş ölçün var.’ Sonra başımı okşadı ‘Yeteneklisin yavrum, her zaman yanında defter, kalem bulundur, hoşuna giden şeyleri durmadan çiz’ dedi.”[DEVRİM, Şirin; Şakir Paşa Ailesi, s.41]

Fahr el Nissa Zeid, ağabeyinin öğütleri doğrultusunda resme yönelmiş ve 14 yaşındayken anneannesinin suluboya bir portresini yapmıştır. Resme olan bu yoğun ilgisi, 1920 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne başlayarak resim eğitimini daha ciddi bir şekilde sürdürmesiyle sonuçlanmıştır.

Sanatçı, aynı yıl yazar İzzet Melih Devrim ile evlenmiştir. İzzet Melih ile evliliği, Fahr el Nissa’nın İstanbul ve Paris çevrelerindeki yazar ve entelektüellerle tanışmasını sağlamış ve İzzet Melih ile çeşitli Avrupa şehirlerine yaptığı yolculuklar ona farklı ufuklar açmıştır: “Görmek ve öğrenmek bana iksir gibi geldi... Floransa’da Fra Angelico fresklerini gördüğümde neredeyse aklımı kaçıracaktım, o derece güzeldiler. Sonra Hollanda’ya gittik müzeleri dolaştık ve işte orada en sevdiğim ressam Bruegel’i keşfettim.”

Uzun yıllar Avrupa ülkelerinde yaşamış olan Fahr el Nissa Zeid'in sanatı üzerine Batılı yazarların eleştirel değerlendirme ve yargıları, bazen şaşaalı övgülerin yıldız gibi kayıp geçtiği bir binbir tereddütler gecesinin serencamını oluşturmaktan öteye gitmiş değildir. Bu yargıların hiç biri, Batı sanat ansiklopedilerin de bazen tek uluslararası çağdaş Türk ressamı olarak gösterilen sanatçının gerçek konumunu açıklamaya yetmemektedir. Prenses Zeid olarak da bilinen sanatçıya gösterilen bu ilgi, İslami Doğu dünyasının Batılı muhayyelelerde yankılanmış egzotizmine bağlı dar ve sınırlı bir çerçeveyi pek aşmamaktadır.

1901 doğumlu Fahr el Nisa Zeid'in Sanayii Nefise eğitiminden kazandığı bilgileri Paris’teki bir akademik atölyede pekiştirmiş olduğuna dair kayıtlar vardır. 1930’lu yılların ortalarından itibaren eşi Ürdün ikinci prensi Zeid’in diplomatik görevleri nedeniyle gittiği değişik kent ortamlarında yeni deneyimler edindi. Bu deneyimler onu özellikle 2.Dünya Savaşı ertesinde ortaya çıkan soyut akımların figüre meydan okuyan cephesiyle karşı karşıya getirmiştir. Batıda 19.yüzyıl ortalarından bu yana doğan her akımın etki ve esin kaynakları Avrupa dışından geldiği kadar, kökenleri bu yüzyılın başına inen soyut sanat akımları da, Avrupa dışındaki tarihsel ve güncel verilerden esinlenmiş sistemler olarak görülürler. Yaygın bir tasnife bağlı tanımıyla, ister link, ister geometrik bir düzlem de olsun, soyut non-figüratif ve informel sanat akımlarının tümü, Avrupa’nın değil, özellikle İslami Doğunun geleneklerine bağlı bulunan, ancak Batılı zihinlerde yeniden biçim kazanmış bir hareketin göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Fahr el Nissa Zeid, Osmanlıya özgü bir aristokrasinin çöküş süreciyle bağlantılı olarak, çağdaşlığın Batı burjuvazisini belirleyen kaynaklarıyla yoğun ilişki kurulmuş bir aile ortamı içinde yetiştirilmişti. Doğal olarak da çağdaş etkinliğin edebiyat ve özellikle plastik sanatlar alanında somutlaştığı bir yenilenmeye intisab etmiştir. Kanımca en başta Fahr el Nissa Zeid’in geldiği bir sıralanmayla, romancı Cevat Şakir ve ressam Aliye Berger’in izlediği sanatçı kardeşler olgusu, ülkemiz sanat ve kültür çevrelerinde, Batı kültürünün kökenlerini oluşturan bir çevreye mensup olma iddiasını da içeren tartışmalı bir eğilimin ekseni haline gelmiştir. Ancak bu türden bir iddia, çok mevzii bir etkinlik sağlamaktan öteye gitmemiştir.

1990 yılı ortalarında Oğlu Prens Raad’ın da açılış törenine katıldığı, Paris’te ‘Institut du Monde Arabe’daki son sergisi, Fahr el Nissa Zeid’in sanatını, geçmişteki olağanüstü sıcak enteriyörlerin perspektiflerinde bile temellendiren çarpıcı bir retrospektif niteliğinde idi. Prenses Zeid, bu sergisinde birbirini izleyen iki ana döneminden anıtsal örneklerde, gerek soyutlamanın İslam tasavvufuna uygun çağdaş uygulamaları, gerekse portrelerinin fiziksel ‘description’dan çok yorumcu ölçütlere yatkın değerlerini, içeriklerinin tüm zenginliğiyle gözler önüne koymuş ve tüm çalışmalarıyla Batı kültürüne, köken araştırma psikozunun çok ötesinde, bir İslam çevresinin bireyi olduğunu açıkça göstermiştir.

Çeşitli Batı başkentlerinde yaşamış bir yorum ustasının, özlü deneyimlerden sonra, Ürdün’ün kraliyet çevresiyle yakın bağlantıların bir zorunluluğu olarak Amman kentini karargah seçmesi, bir kader çizgisinin eseri sayılabilir. Ama kendi özgün ışığını arayan sanatçıda gönlün karargah özlemi daima İstanbul’da kalmış olmalıdır. Fahr el Nissa Zeid’in 1991 sonlarında vefatından sonra, ailesi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Feshane Modern Sanatlar Müzesine bağışlanan büyük bir soyut kompozisyonu, sanatçının ülkesine bağlı anıları ve genç ilk yaşantısı için bir gurur vesilesi olarak anlam taşımalı ve aynı gurur vesileleri, sanatçının geçmiş yıllarda. Ankara’daki Anadolu. Uygarlıkları Müzesi ile İstanbul’daki Topkapı Sarayı Müzesindeki sergilerinde de bulunmuş sayılmalıdır. Çünkü bu sorun, Prenses Zeidin sanatsal tüm yaklaşımların da, çağdaşlığına iman edilmiş eski bir imparatorluk ülkesinin her kültür yenilenmesine katılan coşkuları ile bağlantılıdır.

Fahr El Nıssa Zeidın sanatını yerel ve uluslararası ölçütler bağlamında değerlendirmenin iki anayolu bulunmaktadır. Bunlardan ilki doğum tarihleri bu yüzyılın ilk beş on yılına rastlayan sanatçılarımızın kuşak hareketi içinde ya da bu kuşağın oluşturduğu ekolleşme süreci kapsamında onun da yer almasıdır. Fahr el Nisa Zeid ile birlikte ilk Cumhuriyet kuşağı sanatçılarının da aynı kapsamda ele alınabileceği bu ekolleşme sorunu,, sanatçının uluslararası ortamla kurduğu yakın ilişkilerin daha çok vurgulanması yüzünden yeterince değerlendirilmemiştir.

Uluslararası ortamın 2.Dünya Savaşı ertesindeki soyutlamacı açılımları yönünden. Prenses Zeidin tereddütsüzce mukayese edilebileceği bir sanatçı örneği. Portekizli ressam Vieira da Silvadır. Fahr el Nissa Zeid ile Vieira da Silva arasındaki kıyaslama zorunluluğu ise, soyutlamanın geometrik parçalanmayı içeren genel strüktüründe oluşan bazı ilgi çekici benzeşmeler yönündendir. Vieira da Silvanın optik eğilimlere yatkın, soğuk ya da donmuş ritmlere bağlı görünen soyutlayıcı yaklaşımları. Prenses Zeid’de renk parçaları arasında adeta makam ilişkilerinin geçerli olduğu derin ve sıcak bir musikinin görsel tınılarına dönüşmektedir. İçeriksel zenginliği henüz tüm boyutlarıyla irdelenmemiş olan bu cesaret. Batı dünyasında ilgiyle izlenmiş, ancak verilen yargılar gene de Fahr el Nissa Zeide atfedilen değerin gerisinde kalmıştır.


Fahr el Nisa Zeid Cehenn10

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5221
Kayıt tarihi : 27/01/08

https://zeka.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz