ANNA AHMATOVA
1 sayfadaki 1 sayfası
ANNA AHMATOVA
Doğum: 23 Haziran 1889 Bolşoy Fontan, Odessa
Ölüm: 5 Mart 1966 Domodedowo, Moskova
Anna Ahmatova (Rusça: А́нна Ахма́това, gerçek isim: А́нна Андре́евна Горе́нко) (23 Haziran 1889 — 5 Mart 1966) Gerçek ismi Anna Andreevna Gorenko olan yarım yüzyıl boyunca romantik ve duygusal St. Petersburg geleneğinin en önemli temsilcisi Rus şair.
Ahmatova'nın çalışma alanı, kısa lirik şiirleri evrenselleştirmekti. 1935-1940 arasında Stalinist terör olarak bilinen dönemde Requem adlı trajik şaheseriyle öne çıktı. Eserlerinde Stalinizm gölgesinde yaşayan yaratıcı kadınların kaderini , zaman ve anı olarak türlü temalarla anlatır.
Kısa biyografisi
Odessa'da Bolşoy Fontan'da doğdu. Anne ve babası 1905'te ayrıldığı için mutlu bir çocukluk geçirmedi. Kiev, Tsarskoe Selo ve St. Petersburg'da Smolny Enstitüsünde eğitim aldı. 11 yaşında şiir yazmaya başladı ve sevdiği şairler Racine, Puşkin ve Baratinski'den esinlendi. Babası şairliğin isimlerinin saygıdeğerliğine gölge düşüreceğine inandığı için, Ahmatova tatar olan büyük annesinin soyismini kullandı. O zamanki Rus erkek şairlerin çoğu Akhmatova'ya olan aşklarını ilan etmişlerdir,o ise Osip Mandelstam'ın ilgisine karşılık vermiştir.Osip Mandelstam'ın karısı Nadezha Mandelstam daha sonra Hope Against Hope adlı otobiyografisinde Akhmatova'yı affetmiştir. 1910 yılında genç şair Nikolay Gumilov ile evlenmiştir. Kocası Ahmatova'nın şiirlerini ciddiye almadı ve Alexander Blok'un kocasının şiirlerini tercih ettiğini öğrendiğinde sarsıldı. Oğulları Lev Gumilyov 1912 yılında dünyaya geldi ve Neo Avrasyacı ünlü bir tarihçi oldu.
Gümüş Çağ
Akhmatova 1922 ( Kuzma Petrov-Vodkin'in tablosu)1912'de ilk derlemesi Evening'i yayınladı.
1914'te ikinci derlemesi Rosary yayınlana kadar "Akhmatova'dan sonra" binlerce kadının şiirini oluşturdu. Erken şiirleri genellikle, bir adamı ve bir kadını resmeder. Onların ilişkisinin en acı, muğlak anlarını kapsamaktadır. Böyle parçalar çok örnek alındı, sonra Nabokov ve diğerleri tarafından taklit edildi. Akhmatova, şöyle söyler: "Ben, bizim kadınlarımıza nasıl konuşulması gerektiğini öğrettim, ama onları sessizleştirmenin nasıl olacağını bilmem".
Kocasıyla birlikte Akmeist şairler isimli bir gruba katılan Ahmatova bu çevrede büyük bir şöhrete kavuştu. Rus şiir tarihinde bilindik; çağın başlıkları olan "Neva'nın Kraliçesi" ve "Gümüş çağın ruhu", O'nunla aristokratik biçim ve sanatsal bir bütünlük kazandı. Çok yıllar sonra yaşamının uzun bir bölümünü kapsayan ve en uzun eseri olan "Kahraman olmadan şiir"i Puşkin'in Eugeni Onegin'inden esinlendiğini belirtecekti.
Lanetli Yıllar
Eşi Nikolay Gumilyov Sovyetler'e karşı anti faliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle 1921'de kurşuna dizilerek öldürüldü. Bu evliliğinden 1912 yılında Lev Nikolayeviç Gumilev olmuştur. Önce ünlü bir Asurolojist olan Vladimir Shilejko ve sonra Stalinist Gulag kamplarında ölen sanat bilgini Nikolay Punin ile evlendi. Evli edebiyatçı Boris Pasternak'in tekliflerini geri çevirdi.
1922'den sonra, Akhmatova, kapitalist bir öğe olarak mahkûm edildi ve 1925'ten 1940'a kadar şiirlerinin yayınlanması yasaklandı. Dönem dönem Puşkin'den bazı parlak denemelerde dahil olmak üzere, Leopardi denemelerini çevirerek geçimini sağladı. Onun arkadaşlarının hepsi, ya göç etti ya da yokedildi.
1946 yılında Stalin'in ortağı ve kültür bakanı Andrei Zhdanov, Ahmatova'nın Isaiah Berlin'i ziyaret ettiğini öğrendi ve alenen "yarısı fahişe, yarısı rahibe" olarak etiketleyip, şiirlerinin yayımlanmasını yasakladı. Daha sonra açlıktan ölmeye mahkûm etmek ile eşdeğer olan Yazarlar Birliğinden çıkarma girişiminde bulunuldu. Oğlu "Stalinist Gulag"ta gençliğini harcadı ve hatta tahliyesini emniyete almak için Stalin'i öven birkaç şiir yayımladı. İlişkileri hep gergin olarak devam etti. Resmen yokolmasına rağmen; eserleri sözlü olarak ve hatta samizdatla el altından bilinmeye devam etti.
Çözülmeler
Çalışmaları
Anna Akhmatova's Grave in Komarovo (photo by Aleksandr E. Bravo) Şiirleri [değiştir]
Anna Ahmatova: şiirleri (1983)
Anno Domini MCMXXI (1922) - rus
Evening (1912) - rus
Plantain (1921)
Ahmatova şiirleri (1967)
Rosary (1914)
Seçilmiş şiirler(1976 )
Seçilmiş şiirler (1989 )
Anna Ahmatova'nın tüm şiirleri (1990 )
Anna Ahmatova'dan oniki şiir (1985)
Beyaz Sürü (1914)
Rabindranath Tagore'dan 8 bölümlük bir derleme çalışmasının rusçaya çevirisini yaptı.
1914
Daha az girebilirdin düşlerime
Nasılsa sık sık buluşuyoruz
Ama yalnız karanlığın tapınağından sen
Hüzünlü, heyecanlı ve sevecensin
Bir de orda ne adımı şaşırıyorsun
Ne de burda yaptığın gibi
Gögüs geçiriyorsun
Daha az girebilirdin düşlerime
Nasılsa sık sık buluşuyoruz
Ama yalnız karanlığın tapınağından sen
Hüzünlü, heyecanlı ve sevecensin
Bir de orda ne adımı şaşırıyorsun
Ne de burda yaptığın gibi
Gögüs geçiriyorsun
***
Aynı Bardaktan
Aynı bardaktan içmeyeceğiz,
Ne suyu,ne tatlı şarabı,
Şafakta öpüşmeyeceğiz
Ve akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız.
Sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile
Ama aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de.
Benim yanımda sadık,sevgili yarim,
Senin yanında neşeli eşin,
Ama okuyorum gri gözlerindeki korkuyu
Çünkü sensin acım.
O arada bir buluşmalarımız bundan böyle
Daha bir aradabir olsun.
Gönlümüz rahat olsun,o zavallı gönlümüz.
Şiirlerimde yalnız senin sesin var
Senin şiirlerinde,biliyorum benim soluğum esiyor
Ah bir ateş ki cesareti yok
Ne unutuşa,ne korkuya dokunmaya...
Bir bilsen nasıl seviyorum şu an
O kuru dudaklarını,gül rengi!
Aynı bardaktan içmeyeceğiz,
Ne suyu,ne tatlı şarabı,
Şafakta öpüşmeyeceğiz
Ve akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız.
Sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile
Ama aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de.
Benim yanımda sadık,sevgili yarim,
Senin yanında neşeli eşin,
Ama okuyorum gri gözlerindeki korkuyu
Çünkü sensin acım.
O arada bir buluşmalarımız bundan böyle
Daha bir aradabir olsun.
Gönlümüz rahat olsun,o zavallı gönlümüz.
Şiirlerimde yalnız senin sesin var
Senin şiirlerinde,biliyorum benim soluğum esiyor
Ah bir ateş ki cesareti yok
Ne unutuşa,ne korkuya dokunmaya...
Bir bilsen nasıl seviyorum şu an
O kuru dudaklarını,gül rengi!
(çev: Güneş Acar)
****
Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?
Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa,akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli...
Her şey senin için:Gün boyunca dualarım.
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin...
Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar hatta.
(çeviren:Ataol Behramoğlu)Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa,akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli...
Her şey senin için:Gün boyunca dualarım.
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin...
Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar hatta.
***
Ne Çok İsteği Var Tatlı Yârin!
Ne çok isteği var tatlı yârin!
İsteksizdir elbet aşksız insan.
Sevinç duyarım suyun sâkin
Saydam buz altında kalışından.
Ve atların buza – yardım et Tanrı’m! –
O aydınlık ve kırılgan olan,
Sakla, sende kalsın mektuplarım,
Gelecek’tir bizi yargılayan.
Açık, apaçık olman için ve
Bilge görünmen için onlara,
Senin o şanslı yaşamöykünde
Hiç yer verilir mi boşluklara?
Her nimet tatlıdır bu dünyada.
Sıkı dokunmuştur ağları aşkın.
Benim adımı ders kitabında
Çocuklar okusun, farkına varsın,
Bıyık altından gülümsesinler,
Bu hazin öyküyü öğrenince…
Aşk ve huzur vermedin, bu sefer
Acı bir şöhret ver, hiç değilse.
Ne çok isteği var tatlı yârin!
İsteksizdir elbet aşksız insan.
Sevinç duyarım suyun sâkin
Saydam buz altında kalışından.
Ve atların buza – yardım et Tanrı’m! –
O aydınlık ve kırılgan olan,
Sakla, sende kalsın mektuplarım,
Gelecek’tir bizi yargılayan.
Açık, apaçık olman için ve
Bilge görünmen için onlara,
Senin o şanslı yaşamöykünde
Hiç yer verilir mi boşluklara?
Her nimet tatlıdır bu dünyada.
Sıkı dokunmuştur ağları aşkın.
Benim adımı ders kitabında
Çocuklar okusun, farkına varsın,
Bıyık altından gülümsesinler,
Bu hazin öyküyü öğrenince…
Aşk ve huzur vermedin, bu sefer
Acı bir şöhret ver, hiç değilse.
1913
Anna AHMATOVA
Çeviri: Kanşaubiy MİZİEV - Ahmet NECDET
****
Son Kadeh
Yıkılmış yuvama kaldırıyorum kadehimi
Kin , öfke dolu hayatıma
Yalnızlığına ikimizin
ve sana kaldırıyorum.
Yalanına bana ihanet eden dudaklarımın
Gözlerindeki ölü soğukluğuna
Hayatın bu kadar acımasız , kaba oluşuna
Ve kurtarmamasına bizi tanrının
1934 Kin , öfke dolu hayatıma
Yalnızlığına ikimizin
ve sana kaldırıyorum.
Yalanına bana ihanet eden dudaklarımın
Gözlerindeki ölü soğukluğuna
Hayatın bu kadar acımasız , kaba oluşuna
Ve kurtarmamasına bizi tanrının
Anna Ahmatova
****
Son Karşılaşmanın Şarkısı
Buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki
Ama bir düşte yürüyor gibiydim;
Sağ elimin eldivenini
Çıkarıp sol elime giydim
Bitmez tükenmez gibi geldiler bana
Oysa topu topu üç taneydi basamaklar
“Benimle öl..” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar
“Aldatıldım ben.. Üzgünüm..
Uçarı, kötü yazgım aldattı beni…”
Dedim ki “Ben de, ben de öyleyim..
Ölürüm… Ölürüm seninle sevgili..”
Son karşılaşmanın şarkısıydı bu
Dönüp bir kez daha baktım karanlık eve;
Yatak odasının penceresinde
Mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu…
1911 Buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki
Ama bir düşte yürüyor gibiydim;
Sağ elimin eldivenini
Çıkarıp sol elime giydim
Bitmez tükenmez gibi geldiler bana
Oysa topu topu üç taneydi basamaklar
“Benimle öl..” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar
“Aldatıldım ben.. Üzgünüm..
Uçarı, kötü yazgım aldattı beni…”
Dedim ki “Ben de, ben de öyleyim..
Ölürüm… Ölürüm seninle sevgili..”
Son karşılaşmanın şarkısıydı bu
Dönüp bir kez daha baktım karanlık eve;
Yatak odasının penceresinde
Mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu…
Anna AHMATOVA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
****
Taş Bir Sözcük Düştü Parçalandı
Taş bir sözcük düştü parçalandı
Henüz yaşayan göğsümde.
Zararı yok, ben zaten hazırdım.
Gelirim bunun da üstesinden.
Başımda işim çok bugün:
Belleği sonuna değin öldürmek gerek,
Taşlaşması gerek ruhun
Ve yaşamayı yeniden öğrenmek.
İşte… Yazın hışırdayan sıcak soluğu
Bayram gibi sarıyor pencereyi.
Ben çoktan sezmiştim bu
Aydınlık günü ve boş evi.
Taş bir sözcük düştü parçalandı
Henüz yaşayan göğsümde.
Zararı yok, ben zaten hazırdım.
Gelirim bunun da üstesinden.
Başımda işim çok bugün:
Belleği sonuna değin öldürmek gerek,
Taşlaşması gerek ruhun
Ve yaşamayı yeniden öğrenmek.
İşte… Yazın hışırdayan sıcak soluğu
Bayram gibi sarıyor pencereyi.
Ben çoktan sezmiştim bu
Aydınlık günü ve boş evi.
Anna AHMATOVA
Çeviri: Azer YARAN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz